28 Ocak 2012 Cumartesi

FACEBOOKTAN İNCİ'LERİ!!




*** Çok FACEBOOK'tan bir durum!
*** 100BOOK
*** FACE verdik diye astarını isteme!
*** WINDOWS'un perdesini aç bana göster FACEBOOK'unu..
*** El eli yıkar el de FACEBOOK'u..
*** Daha sonra FACE ine bakacağına BOOK atmayaçaksın!
***FACE'i BOOK'lu insan kim: Engin Ardıç.




İsmail Memiş
28.01.2012
14.00

15 Ocak 2012 Pazar

İKİ





2 yi çok severim.. Çizerken ilk önce dünya gibi yuvarlak yapıp, ardından kesin, düz bir hat çekeriz alt tarafına.. Matematikte en çok kullanılan rakamdır, iki..Bir bir daha “iki”,” 2 kere 2”? “Duble”dir bazen, bazen ise “iki tek”dir.  Neşemiz yerindeyse “çiftetelli’ çaldığında kimse tutamaz bizi!  Bir elin nesi var “iki” elin sesi vardır. “Sırt sırta” verdin mi, önünde kimse duramaz.. Bir o, bir sen varsındır yani “iki” kişisindir bu hayatta.. En azından ömrünüzün büyük bir kısmını “2 kişi” geçirirsiniz… Ayrıca yalnızlığın “meyvesi” olmaz, ancak iki kişinin meyvesi olur! Nutuklarımızda; birincisi deriz, ikincisi deriz.. ama üçüncüye gelmeden muhabbet karışır.. At yarışlarında “ikili” vardır. Tiyatro da ki karşılığı “İki Kişilik” oyunlardır. Paralı olduğum zamanlar müzik kasetlerimi, CD’lerimi, kitaplarımı “ikişer”  tane almayı istemişimdir. Birini kullanır diğeri ise yepyeni rafta (koleksiyonumda) durur mantığı ile..İki işlevseldir, kollektiftir.  6 ile birlikte tavşan olurlar!. İlk vapuru, otobüsü kaçırsan bile “ikincisi”ni muhakkak yakalarsın! Vücudumuza baktığımızda ise iki kulak, iki göz, iki burun deliği, 2 damak, iki el, iki ayak.. sayarsan uzar gider.. Beynimiz de sağ ve sol olmaz üzere “iki lob”dan ibarettir. Çin işi Japon işi bunu yapan “iki kişi”dir.. Renklerde en iyi “ikili” siyah ve beyazdır! Tavlada attığın zar, satrançta ise oynanan her taş çifttir.  “Seni Seviyorum” toplam 2 sözcükten ibarettir. Genelde yollar iki şeritlidir, bir geliş-bir gidiş veya iki geliş, iki gidiş.. En az “2 kişi” olursan bir ekip olursun.. 3 Boyut elde etmek için bile “iki” adet görüntü kaydetmen gerekir . Birine çok kızdığımızda haydi “ikile” deriz. 1 Gidiş-1 dönüş bileti alırız, yani hareketimiz de 2 yönedir. Karar veremediğimiz zamanlarda ikilemde kalırız. Seçenek fazla olsa bile son anda ikiye indiririz. Şeffaflık istediğimizde, iki kişinin bildiği sır değildir, deriz… Bazen iyi polis olur, kötü polis oluruz.. İkililik hayatımızda bir kontrast’tır, bazen.. Koyu ve açık.. hayatımızı renklendirir bazen, ışık ve gölgedir, ağlayan veya gülendir..Çelik-çomak oynar, bazen İki teker bisikletimizle gezeriz.. 2. Ligi 1. Lige her zaman tercih ederim çünkü yalın ve az hilelidir! Simultane, parelel, ikizler, ikircik..hep içlerinde bir “iki” taşırlar. Herkesin bir 2. yani (B) planı vardır. Aşk masllarımız iki kişiliktir, Ferhat ili Şirin, Leyla ile Mecnun, gibi..
     
         Bu yüzden tek, biricik, sade, emsalsiz, bir numara.. olmaktansa her zaman "iki" olmayı yeğlemişimdir,. Hadi şimdi tekrarlatmayın, "iki" kere söyletmeyin bana; siz ne demek istediğimi anlayıverin!
       Yalnızca içimiz-dışımızın BİR olması hususunda sizinle hemfikir olabilirim. Diğer türlü her durumda sizi bilemem ama ben buradayım, yani“iki”yim..

İsmail Memiş
15.01.2012
12.00

8 Ocak 2012 Pazar

KURTULUŞ SAVAŞI - RELOADED (bu başlık ekşisözlük'den alıntıdır)




İLKER BAĞBUĞ'un TUTUKLANMASI ÜZERİNE...
‎1 - İrtica-Yobazlık-Gericilikle mücadele etmek, yalnızca TSK'nın değil! her bir Türk ferdinin asli görevidir, olmalıdır. 

2- TSK internet üzerinden kendine yapılan çirkin saldırıları görmemezlikten gelemiyeceğine göre derdini anlatmak için (bir nevi karşı-propaganda) kendisi de internet sitesi kurdurmuştur. Bundan doğal ne olabilir ki!! Biri internet aracılığı ile size küfür etse sizde ona gazeteye ilan vererek karşılık vermez, aynı yolla internet ile karşılık verirsiniz değil mi? Bu nasıl suç teşkil ediyor anlaşılır gibi değil!! (Ama bu TSK, Türklerin Göz Bebeği bir kurum olduğu için bu bir suç! Nedenini az-çok okuyan, gündemi takip eden iyi bilir..)

3 - Ancak böyle pis ve hayasız saldırılara karşı kendini savunmak ne zaman suç oldu, İrtica ile Mücadele etmek ne zaman suç sayıldı anlamıyorum. (Hayır bu cemaatler eğer STK iseler, ortaya çıksınlar ama hala ısrarla yeraltında tutatarak bizlere (TSK'ya) yumruk sallamalarını seyrediyoruz. Görünmeyen, ortada olmayan brine nasıl yumruk atacak, kendini savunacaksın? İşte zurnanın ZIRT dediği yerde burasıdır! Sağım solum sobe..)

4 - Ve anlamadığım bir başka konu da, herkesin nüfusun tamamının buna sessiz kalması, güzellikle olmazsa zorla sezsizleştirilmesi...



5 - Ya siyasi partilerden birileri veya Atatürkçü STK'lardan ("Soros" destekli olanları kastetmiyorum!) ön alıp, bir ses duyurma, bir okyanus ötesine hem kucakta oturtana, hem orada oturana adamakıllı bir ders gerekiyor!!)


6 - Bir Ekşisözlük deyimi ile "KURTULUŞ SAVAŞI-RELOADED"..


İsmail Memiş
06.01.2012
Cuma
(Face'de yayınladım)

5 Ocak 2012 Perşembe

KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?


Son günlerde 3 olay dikkat çekici, (ben bilhassa 35 kaçakçı! ölümüyle ilgili) bir şey yazmamak için çok direndim.. Ancak  Sayın Ümit Zileli son yazısında bunlara değinmesi bardağı taşırdı!.. Ben ondan aşağı kalır mıyım? İşte ben de değiniyorum, kenarından köşesinden…
1 – AKP-FETOŞ araları açılmış mış… Beni hiç ilgilendirmeyen bir cümle şudur: (Cemaat Tayyip'i artık sevmiyormuş!) Çok da umurumdaydı, ne halleri varsa görsünler, yesinler birbirlerini, kılımı kıpırdatmam!
2 – İzmir Büyükşehir Belediyesini gün geçmiyor ki AKP-FETOŞ denetçileri basmasın..  Aziz Kocaoğlu'na yapılanları bu benzeri şeyler standart, bilinen bir “AKP-Fetoş işbirliği” eseridir. Biraz usturuplu yazayım, “kendi gözlerinin önündeki merteği görmezler ama başkalarının gözünün önünde çöp var derler! O hesap.. Neyse!
3 – Yazının başlığı niçin 35,5? 35,5 biliyorsunuz belki, İzmir/Karşıyaka’nın plakasıdır!! Ama benim söylemek istediğim o değil! 35 kişi öldü ama “katırlar”ı adam yerine koyan yok! Ben bu yüzden 0.5 de onları onları sayıyorum ve böylece “35,5” oluyor. Bu 35 kişi olayı ise hala bir muamma.. Tam olarak orada ne olduğunu kimse bilmiyor. Ne video olarak ne resim olarak basında gösterilmedi. Bu yüzden sizlere yüzeysel bir düşün-yorum:
Bir kere kaçakçılık öyle hafife alınacak bir suç değildir. İkincisi madem ki kaçakçılık yapıyorsunuz (oradaki halka sesleniyorum) yahu kardeşim hiç mi içinizde sıkıntı oluşmaz! Biz neden kaçakçılık yapıyoruz, yasa dışı iş yapıyoruz diye… Neden bir kişi oy verdikleri (BDP ve AKP’ye) bizi kaçakçılık yapmaya zorlamayın, bize yasal iş ve aş verin, ne zaman dediler? Yada bunu hiç dile getirdiler mi? Yoksa bu iki partinin tröstleri, şıhları, ağaları.. onlara,  her zamanki gibi oy deposu olarak mı gördüler? Orada ki halk (kaçakçılar!) önce bunu sorgulamalı? “Bizi niçin böyle kanunsuz yollara sevk ediyorsunuz? Suç işlememize göz yumuyorsunuz?” diye politikacılarından hesap sormalılar! Ama maalesef!  Yıllardır bu böyle devam ediyor. Arayan soran yok! Neden? Çünkü çok kolay ve kısa yoldan iyi kazancı var. Hiç elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, oturduğun yerden böyle tatlı-tatlı, vergisiz, algısız para kazanmaya kalkarsan  -ki bu dünyanın her yerinde böyledir- onun risklerini de göze almışsın demektir. Medyamızda ise bir tavır, bir hoş görü, bir üzülmeler, ağlamalar.. anlaşılır gibi değil! Sanki o vurulan 35 kişi el ele tutuşan ve kırda hoplaya zıplaya çiçek toplayan çocuklar! Medyanın bu sahte tavrı aynen “Molotof Atan Çocuklar” olayında da böyleydi. Orada da biri, bir medya veya çalışanı demedi ki, yahu bu çocuklar ağaç kovuğundan mı geldi, anneleri, babaları yok mu onlara hesap soralım, veya devlet bu çocukları kendilerinden alsın, esirgeme kurumlarında yetiştirsin” diyen olmadı. Yapış yapış sahtekarlık, güya olayı gündeme taşıyorlar, yalan! Bir aymazlık, bir miyopluk ki birbirleri ile yarışıyorlar bu konuda..
“Sahtekarlıktan ve resmi evrakta tahrifattan” (mealen hatırlıyorum) hakkında açılan kamu davası bulunan “Müslüman bir Başbakan” ile yönetildiğimiz günümüzde, yine sahtekarlıkla maçı satın almaktan hakkında 150 yıl hapis cezası ile yargılanan kulüp başkanlarının olduğu bir ülkede, SINIR İHLALİ YAPARAK BİR BAŞKA ÜLKENİN TOPRAKLARINA BİLEREK GEÇMEK, ORADA VESİKASIZ OLARAK BULUNMAK, PASAPORT KANUNUNA MUHALEFET, ayrıca GÜMRÜĞE TABİ EŞYAYI YİNE VERGİ ÖDEMEDEN ÜLKEYE SOKMAK (BİR NEVİ VERGİ KAÇIRMAK YANİ..Bu suçtan, bakınız Aydın Doğan’a kesilen vergi cezasına!!!) ve BUNU ALIŞKANLIK HALİNE GETİRİP, DEFALARCA AYNI SUÇU İŞLEMEK… falan filan.. (İlk aklıma gelen suçları bunlar, kanunlar araştırıldığında bu 35 kişiye daha bir çok suç isnat edilmesi mümkündür.) Böyle bir ülkede koparılan bu yaygaraya bakın! Sanki 35 kişi katırları bir kenara bağlayıp, namaza durmuşlardı, o esnada uçaklar onları bombaladı! Uçaklarımız bunların “legal kaçakçı” olduğunu görüp bombalamasaydı ve ardından da bir askeri birliğe bu “katır destekli legal kaçakçılar” saldırıp yada yardım edip, onlarca şehit vermemize neden olsalardı ne olacaktı? TSK vurmasa, neden vurmadın, muhakkak bilerek göz yumdun, bunu yapan kesin Ergenekonculardır deniliyor, bu defa TSK onları vursa (bu olaydaki gibi) onlar  “legal kaçakçı”ydı deniliyor! Bu yüzden kimseyi dinlemeyeceksin milletimize, vatanımıza, sınırlarımıza..vs.. helal gelmemesi için, gelebileceğinden şüphelendiğinde dahi hatta yaprak bile kımıldasa, TSK’nın insiyatif alarak uçakları ile, tankları ile bu yaprağı bertaraf etmesi, Ülkesini seven bir “yurttaş” olarak beni her zaman memnun eder. Çünkü terörle böyle mücadele edilir, ellerini kavuşturup, terörün gelmesini bekleyemezsin!! Ayrıca beklememelisin de!! Doğrusu da budur!! (Bakınız ABD’nin yaptığına, 10.000 Kl. Öteden gelip, Irak benim için tehlike oluşturuyor deyip, işgal etmedi mi? Etti! Eee. Bizim elimiz armut mu topluyor, hem de olay burnumuzun dibinde cereyan ediyor!)
Diyeceğim o ki; askerin bu 35 kişiyi (ki çok normal olarak şöyle soru da sorulabilir; o bölgede terörün hüküm sürdüğü bilindiği halde sınır ötesinde, yani terör bölgesinde, yani terör kamplarının yanı başında, bu 35 kişinin katırları ile birlikte ne b.k işleri vardı? Bir de bu soruyu sorsun o güzelim, “ABD güdümlü şovenist-kürtperver” medyamız! Zinhar!! Yada kurt puslu havayı sever misali, böyle zamanda kaçakçılık daha mı çok kar bırakıyor demeden edemiyorum! Legal Kaçakçılar olarak kelleyi koltuğa almışsın ve dalmışsın Irak’a.. Dolayısı ile onların o bölgede vurulmaları kadar da doğal başka bir şey olmaz! Burada hesabı askere değil de eğer PKK, güvenlik güçlerinin aldığı  istihbari bilgide bir dezenformasyon yaptı ise (ki bana göre sanki öyle bir durum var gibi.. yapmamış olsa dahi devamlı hesap sorulmalı, orası ayrı, alacağımız baki yani..!) her daim PKK itlerine ve bu “legal kaçakçılara” hesabı kesmek gerekiyor ki sonuç bu yönde olmuştur. Diğer yönden, PKK yanlış bilgi içeren bir ihbar ile halk ile devleti karşı karşıya getirmek istemiş de olabilir. Çünkü vakit yaklaşıyor, ABD bunlara çok büyük sözler verdi. (BOP gibi) Eeeh! AKEBE Hükümeti de artık miadını dolduruyor, bir an önce bölünecekse bölünecek, çarpılacaksa çarpılacak, -elden- çıkartılacaksa çıkartılacak bu Ülke..Batının artık fazla zamanı yok, bir an önce bitirmek istiyor bizim işimizi!!
Bu yüzdendir ki; TSK’nın bu ve benzeri olaylarda bir suçu olabileceğine ihtimal vermiyorum. Ergenekon’a ihtimal vermediğim gibi.. Oradaki halk, politikacısına, PKK itlerine, ağalarına, partizanca yaklaşımlara, kölelik düzenine isyan etmediği müddetçe –genel manada söylersek- “ADAM” olmadığı müddetçe.. Kısaca Güneydoğu ve Doğu Anadolu vatandaşlarımız kendini bunlardan soyutlayamadığı-kurtaramadığı müddetçe (ki ikinci bir KURTULUŞ SAVAŞI bizden önce onlara lazım..!) her şey AB_D’nin istediği gibi olmuş olur. Seni de bir gece vakti dağlık-ormanlık arazide elinde bir silah ile yalnız bıraksalar, sende bir çıtırtı duysan, bir kuş kanat çırpsa, bir baykuş ötse, ağaçları insan zannedip, sana doğru hareket ediyorlarmış gibi gelir, ürperirsin ve elindeki silahı gayri-ihtiyari ateşlersin! Bu çok doğal ve normal bir haldir. Milletler insanlardan meydana gelir, devletleri de milletler-insanlar yönetir. Böyle davranmak insani bir durumdur. Timsahdan böyle bir davranışı bekleyemezsin.
Ey vatandaş, buradan çıkarılacak iki dersin var, bir; (eğerki ölen 35 kişi kaçakçı ise ki PKK’nın da en büyük uyuşturucu kaçakçısı olduğunu herhalde bu zırtapoz medyada köşebaşını tutmuş çakallar biliyordur!!)  kaçakçılık yapmayacaksın bilhassa ateş bölgesinde kendini kollayacaksın, iki, seçtiğin kişilerin yakasına yapışıp, bu işi yapmamak için “legal iş” yani namusunla çalışıp kazanabileceğin, vergini verebileceğin bir iş isteyeceksin.. En basitinden bu iki şeyi yapmaz isen ve öncelikle kendi durumunu sorgulamaz isen,  sonunda “b.k yoluna gitti Niyazi” diye mezar taşına yazdırman kaçınılmaz olur.
Konu konuyu açtı, Doğu ve Güneydoğu demişken ilginç bir tespitimi paylaşayım. Oralarda aileler çok çocukludur. Kıt kanaat geçinirler, çocuklarına hiçbir zaman yeterince ihtimamı göstermezler, ihtimamı gösterseler zaten çok çocuk yapmazlar ya.. bir, iki dedin mi durursun! Neyse.. Dolayısı ile yaz-kış oradaki ailelere bakarsanız görürsünüz ki çocukların üzerilerinde giysi, ayakkabı pek olmaz.. Olsa da yırtık-pırtıkdır. Eğitim ise hak getire..Yani çocuklar -ki geleceğimiz olur kendileri- orada ziyan-zebil, yarı aç, yarı tok, bitap bir yaşam sürerler. Yani çocuk bol olunca iktisat kuralıdır, fiyatı ucuzlar, değeri azalır, bol olduğu için kimse yüzlerine bakmaz, sebze bile bol olursa hem ucuzlar hem de talep az olduğu için tezgahta çürür gider, satılmaz.. Bu yüzden her ailede çocuk fazla fakat değeri de o kadar azdır. Madalyonun öteki yüzü ise biraz karışıktır! Bu çocuklardan birine zarar veren olursa, veya başına bir iş gelirse ya da aile çocuğu bir şekilde kaybederse bakın o zaman neler olur. Örneğin siz trafik kazasında istemeden bir çocuğa çarpın, yaralayın onu.. Sonra bakın bakalım başınıza neler geliyor! Sizin emdiğiniz sütü burnunuzdan getirirler. Hele bir de o çocuk ölürse yandınız! Türkiye’den kaçarsanız belki kurtulursunuz! Yoksa sizi rahat bırakmazlar! Çünkü o zaman o “kaybedilen çocuk” çok değerli olur! Hatta aileye şu kadar yaşasaydı, şu kadar gelir getirecekti gibisinden hesaplar yapılır. Neden? Çünkü sizden kan parası alacaklardır! Yani ne kadar koparabilirlerse o kadarı kardır. Burada önemli olan çocuk değil çünkü arkada daha bir sürü var. Bu yüzden Doğuda-Güneydoğuda görev yapan devlet görevlilerine, iş için orada bulunanlara Allah kolaylık versin, böyle bir durumdan sakınsınlar, benim kendilerine tavsiyem budur.  
Mektubumu burada bitiri….
“Dilime doladım” kusura bakmayın!

İsmail Memiş
05.01.2011
15.00

EKSTRA NOT: Alın size akıllara zarar bir öneri...
Büyükşehirlerimizde batı bölgelerinde vardır ama kaçak elektrik kullanımı doğu-güneydoğuda daha yaygındır. Bu bilinen bir gerçektir. Hatta bu kaçak kullanımın parasını da yasal olarak yaktığını ödeyen bizim gibi(enayilerden)lerden devlet zorla parasını tahsil eder. Bu kaçak elektriği devlet doğuya yatırım yapacak kişileri teşvik için bedava arazi, 5 yıl vergiden muaf gibi.. önerilerin yanında  “5 yıl bedava elektrik” dese ve yatırım doğuya yönelse.. Orada o fabrikalarda çalışacaklarda aldıkları para ile kullandıkları kaçak elektrikten vazgeçip, yasal olarak kullanmaları mümkün olmaz mı acaba? Olur! Hatta “LEGAL KAÇARKÇILIK” da biter belki… Ama bunu kim yapacak, bu hükümet mi?