26 Haziran 2011 Pazar

BALBAY VE HABERAL; BİRER "SARI ÖKÜZ"DÜR!..

                26.06.2011 günü CHP lideri Kılıçdaroğlu bir festivalde konuşmuş: Vakur duşumuzu sergileyeceğiz, 550 MV.linin 28.06.2011 günü saat 15.00'a kadar Mecliste hazır olmasını bekleyeceğiz.. gibi bir şeyler söylemiş.. Söylediklerini ben tam olarak anlamadım dersem yeridir. Muğlak bir ifade kullanmış. Lafı evelemiş, gevelemiş..Sert çıkar gibi yapmış ama yine de bir aralık kapı bırakıyormuş gibi de yapmış..gibi..gibi..
               Bir kere daha hatırlatmakta yarar var.... SARI ÖKÜZ meselesini (fıkra gibi gerçeği) herkes biliyor. BALBAY ve HABERAL isimli sarı öküzleri yanına alarak meclise girmelisin!. Onları feda etme.. Eğer edersen, TSK gibi sonra başını duvarlara çok vurursun! İş işten geçmiş olur, eşeğini Niğde'ye sürmek zorunda kalırsın!

İsmail Memiş

26.06.2011
16.20


28.06.2011 Tarihli Hürriyet'in İnternet Sayfası'dan alınmıştır.


25 Haziran 2011 Cumartesi

ŞEYTAN AZAPTA GEREK




                CHP bu Meclisi veto etmeli... Neden veto etmeli? Çünkü bu iktidar artık muhalefete bile oyun sahası bırakmamakta kararlı! Dar alanda kısa paslaşmalar dahi CHP-MHP'ye yasak! Daha, daha, daha fazla RTE en azından benim gözümde S.O.S vermeye başlamış, bu SOS'un artık lezzeti kalmadığı gibi mide bulandırmaya da başlamıştır. RTE ve Kılıçdaroğlu'nun (bugün) birlikte katıldığı bir toplantıda; konuşmasını yaptıktan sonra kendisini dinlemeden salondan ayrılan RTE'ye Kılıçdaroğlu hiç kızmasın, zaten bu adam küfürbaz ve saygısız biriydi. Saygıdeğer biri olsaydı ve bu saygısızlığı gösterseydi o'na kızılabilirdi. Çok iyi bildiğimiz bir zat olduğu için buna değmez..
                RTE, politikada taa baştan beri saygısızlığını itina ile muhafaza etmiş kıymetli bir Devlet büyüğüdür. Diğer yandan, AKP-PKK güdümündeki sözde bağımsız mahkemeler, maalesef eli kanlı teröristleri, biz vatandaşlara, hiç de utanmadan "cami hocası" diye yutturmaya çalışacaktır, (hatta 2007 seçimlerinde) yutturmuşlardır da.!. İşte bu yüzden yapılacak yegane hareket VETO'yu masaya getirmektir. Muhalefet, CHP ve MHP birlikte bunun gereğini yerine getirsinler. Hiç kimse merak etmesin, milletvekilleri yemin etmeyince, MV. sayılamayacakları için seçim tekrarlanır, bir başka seçim yapılır ve o seçimde muhalefet yerini alır. Böylelikle bu karar  RTE'nin kafasına "dank" eder, aklını başına devşirir, ayrıca mahkeme de kararını (belki) gözden geçirir, düzeltir. Eğer CHP, Silivri'de ki arkadaşlarımız olmadan biz meclise girelim, diğer üyelerimiz yemin etsin, meclis maaşından, emekliliğinden yararlansınlar, hele sonra bir bakar, inceleriz, derler ise, emin olun, AKP o değişikliklerin arasına neler koyacak ve Cumhuriyetten daha ne ödünler verilecek, herkes görecek!.. CHP-MHP'den ne ödünler alınacak kimse tanmin bile edemeyecek.  Bu muhalefet için hazırlanmış bir tuzaktır. Dikkat!(Dikkat çekmemin nedeni bu ödünler şimdiki CHP yönetimi ile daha da kolay olacağı inancındayım.)
              Şu10-15 gün çok kritik, tekrar çok uyanık olmakta büyük yarar görüyorum. Çok dikkat etsinler, CHP-MHP meclise girdikleri anda  ellerindeki yegane silahı kaybedecekler ve mecliste AKP şeytanı ile başbaşa kalacaklardır. BALYBAY'ı, HABERAL'ı ve ALAN'ı almadan Meclise girmek, bu partilerin sonu da olabilir. Halkın şiddetli tepkisini ve antipatisini alırlar. Demokratik yollarla şeytana azap çektirmek gerek! Zaten şeytan azapta gerek! Benden söylemesi...

İsmail memiş

25.06.2011 
22.30

17 Haziran 2011 Cuma

BU İNSANLAR NEREYE BAKIYOR!


                                            


              Eski Türk filmlerinde görürüz, hatta halk arasında rivayet bile edilir. Hikayeyi anlattığımda; aaa... biz bunu biliyorduk diyeceksiniz. Hani cadde kenarında bir adam vardır, başını kaldırmış, yukarıya bakmaktadır. Bir müddet sonra biri daha gelir ve onun baktığı yöne bakmaya başlar. Bir müddet sonra biri daha.. Biri daha.. Kalabalık artar..Böylelikle kadın, kız, yaşlı, erkek, genç hepsi birden nereye, niçin baktıklarından habersiz ve amaçsız bir kuru kalabalık oluşur, o caddenin kenarında.. Bir kimse de çıkıp "bu insanlar nereye bakıyor" deyip, araştırmaz. (Ulus olarak okumayı, yazmayı ve araştırmayı sevmeyiz, ezelden beri...) Hepimizin bildiği bu hikayenin adıda buradan gelmektedir. "BU İNSANLAR NEREYE BAKIYOR"
               Bunu niye anlattım sizlere.. Çünkü lafı şuraya getireceğim.. AKP, 12 Haziran 2011 seçimlerinde oylarını yükselterek, %50 ye çıkardığını hepimiz gördük. Sandığa giden seçmenimizin yarısı, yukarıda anlattığım hiyayedeki gibi davranmış ve kendini bu seçimde kanıtlamıştır!
               Bu hikayede konu edilen, amaçsız olarak yukarıya bakan insanlardan birine gerçeği açıklasanız. "Kardeşim orada hiç bir şey yok ki, ben kafamı kaldırıp, yukarıda bir noktaya bakmaya başladım ve oraya bir çok insan toplandı, onlarda benim yaptığım gibi kafalarını kaldırıp, bakmaya başladılar. Siz neden baktınız?" şeklinde bir soru yöneltseniz. Hemen kendilerini savunurlar, ben bakmadım, ya da göz ucu ile baktım. Veya, ben oradan geçiyordum, kalabalık ile bir ilgim yok, ben bir kere baktım... gibi cevaplar alacağımız kesindir. Hem yaparlar, hemde yaptıklarını inkar edip, üzerilerine toz kondurmazlar. Yani hem akılsızızdır (güdülerimiz ile hareket ederiz, koyun gibi..), hem de akılsız (güdülerimiz ile hareket ettiğimizi) kesinlikle kabul etmeyiz. Kim ne derse desin, böyle bir toplumuzdur! Ben de böyleyim, sende böylesin, o da.. Doğruya doğru!
              Bu arada Aziz Nesin'in haklı olduğunun kanıtlanmasına diğer bir deyiş ile AKP zihniyetine oy verenler miktarın %60'a ulaşılmasına, %10'luk fark kaldı. Artık o farkı da gelecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde kapatacaklardır. Haber vermedin demeyin, şimdiden bunun olacağını söylüyorum. Şükür ki Aziz Nesin'in yüzünü kara çıkartmayacağız! Mezarında rahat uyuyacak büyük usta...


İsmail Memiş

17.06.2011
15.25

11 Haziran 2011 Cumartesi

SEÇİM KONUSU


              Kendi adıma konuşayım, tanıyanlar, takip edenler bilir, ben hiç (bir siyasi parti için) partizan bir yaklaşım içinde olmadım. Karşımdaki ne kadar partizanca tavır almışsa, bende o kadar almışımdır. Karşımdaki kendi tarafı olduğu siyasi partiyi eleştirebiliyorsa ona saygı duyarım. Körü körüne takım tutar gibi siyasi taraf gösterilmez. Gerektiğinde düşüncelerim ile bağdaşmayanı -gönül verdiğim parti de olsa- eleştirmişimdir. İşte bu yüzden daha çok "kurumlar"a oy verilmesi taraftarıyım. Çünkü birden ortaya çıkan, anlamsız vaadlerde bulunan, bizleri nereye götüreceği belli olmayan, yeni yüzlerin ve insanların doluştuğu, içleri başka dışları başka olan, bir gömlek çıkarıp başka bir gömlek giyen, sık sık makyaj değiştiren şahsiyetleri çok defalar hayretler içinde izledim, izlediniz.
             Tarladaki ot gibi rüsgar estiğinde yönünü ve yatış şeklini hiç bir zaman değiştirmeyeceksin. Heangi siyasi fikri savunursa savunsun; 2 metrelik "mezuro" gibi olacağına, 30 cm.lik "cetvel" gibi olanın her zaman başımın üzerinde yeri vardır. Demokrasilerde çareyi tüketirsen, çıkış yolu bırakmaz isen, (çıkarcı grupları ayrı tutuyorum) "sürü psikolojisi" adlı bilimsel deyim gereği, halkımızın oylarına bu tip insanlar -maalesef- mazhar olmuşlardır. En yakın örneği herkes biliyor, Tekrarlamaya gerek yok. Ne vaadle gelip, neler dedikleri ve neler yaptıkları -görmek isteyenler için- apaçık, ortada duruyor..
            Onun için daha dün doğmuş, nereden geldiği belli olmayan "pörtdedenek" şapkadan çıkartılan tavşan gibi önümüze konan, kimin nesi kimin fesi olduğu belli olmayan partiler yerine, kurumsal olarak bir geleneğin, bir oturmuşluğun, bir adabın özellikle de Türkiyemizin ve Cumhuriyet değerlerinin temsilcisi, yılmaz savunucusu olanları (ufak-tefek değişiklikler gösterseler de) her zaman yeğlerim ve yeğlemişimdir.


İsmail Memiş
11.06.2011
12.30

4 Haziran 2011 Cumartesi

CHP - VEFA




               Şimdi gelelim fasulyenin yararlarına.. Bu sayfalarda daha öncede söylemiştim, hatırlayanlar olabilir... Kötülerin iyisi olduğu için, vicdani sesimi dinlediğim ve VEFA (vefanın sadece bir semt olmadığını hatırlatarak..) duygusuna inandığım için CHP'nin amblemini profil resmi yaptım... Neden derseniz? En azından bir geleneği, bir geçmi...şi, (ki bu geçmiş Cumhuriyetimiz ile eşittir.) bu Cumhuriyeti bize armağan etmesi, Atatürk tarafından kurnulmuş olması, ilk genel başkanının Atatürk olması, o çok zorlu savaş yıllarını atlatıp, bölünmeden, ayrışmadan bu günlere gelmemize sebep olduğu, çok partili hayata geçmemizi sağlaması, hatta biraz daha ileri gidip, AKP'nin bile bugün (takiyyede yapsa..) iktidar olması... kısaca bu ülkenin her bir tuğlasında, her bir yurttaşın bugünlere gelmesinde, yadsınamayacak (bakmayın siz RTE'ye, onun derdi başka!!!) bir CHP'nin imzası vardır. Cumhuriyet rejiminden dolayı O'nu yerle bir etmek, tarihe gömmek isteyenleri dahi bugün itibari ile başbakan yapmış olup, bize böyle, (kötüye de kullanılsa..) özgürlükçü bir ülke bırakması, her şeyin O parti ile başladığının ve yine nasip olursa, 13 Eylül'de bir çok şeyin yine CHP ile başlayacak olması ümidimizdir. Her tarlada bulunacağı gibi, Kılıçdaroğlu yönetiminde de "CHP Tarlasında" ayrık otları vardır. Belki bu tavrımdan dolayı bir çok arkadaşım, bu sayfalarda beni görmezden gelecektir. Onları anlayabiliyorum! En azından 657'ye tabi olanları ve onlarla ilişkili olabilenleri anlıyabiliyorum... Kimseye de kızmam, kızmıyorum da... (Herkes aklını satmak için pazara çıkarmış, yine herkes kendi aklını beğenip, almış!) O misal. Sevmeyebilirsiniz ki benimde tasvip etmediğim bir çok davranışı olduğunu ve bundan sonrada olabileceğini, yukarıda belirttim.. Bu partizanca gelebilir, bazı arkadaşlara.. Hayır, öyle değil! CHP'ye, acımasızca bir çok mecrada yüklendim, olumsuz bir çok görüş yazdım. İsteyen arkadaşlara derler, gönderebilirim, hiç sorun değil.. Ama bizlerin, bu vatanın her biri saygın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, keplerini önüne koyup, bir değil iki kere düşünme vaktidir. Türkiye'de hükümeti -bir şekilde- ele geçiren güçler, hep kendilerine "YONTMUŞLARDIR".. Bundan sonra gelecek hükümetlerde, bunu bir şekilde devam ettireceklerdir.(bu yontma siyasi olur, ekonomik olur, çıkar amaçlı olur...) Kısaca bizi, RTE ve efradı gibi -HAMUDU İLE GÖTÜREN'e- değil de; en az SOYUP-SOĞANA çevirene oyumuzu vereceğiz. O da CHP! Eğer ki CHP bu ülkeyi daha çok soydu ve soğana çevirdi diyorsanız, sizinle aynı fikirde olmadığımı her zaman, her yerde iddia edebilirim.. Söyleyeceklerim bu kadar. Bir de şu var, bu memleket için Fatih Sultan Mehmet'e, Yavuz Sultan Selim'e, Kanuni Sultan Süleyman'a ne kadar borçlu isek, Atatürk ve CHP'ye de aynı oranda borçlu olduğumuzu aklımızdan çıkarmayalım!

NOT: (Bu arada RTE pabucun pahalı olduğunu gördüğünden, 52 Milyon seçmen için 69 Milyon oy pusulası bastırmış! Bunun neye delalet olduğunu ise, okuyan, okuduğunu anlayan, anladığını yorumlayabilen, sandıkta oy kullanmak için 12 Haziran'ın gelmesini beklemeyen, insanlar düşünmesi dileği ile....)

04.06.2011
01.30

3 Haziran 2011 Cuma

HASIR

AKP FALSOLARI


Bir ucundan sen, bir ucundan ben, bir ucundan o tutarsa eğer,

Bu hasırın altından dehe neler çıkar neler!

KOMİK ADAM RTE!! (Mizahçılar bunun yüzünden aç kaldı.)



         Erbakan rahmetli oldu ya.. "Ağır Sanayi Hamlesi" sahipsiz kaldı, derken RTE bir hamle ile bu hamleye de sahip çıkmaya çalışıyor. Tıpkı rahmetli gibi.. Bir zamanlar, onlar bagajlarında "portatif temel" taşırlardı. Boş bir arazi bulduklarında, iki demir ve bir kova harçtan oluşan bu "temelciği" koyarlar, elde birer kürek güya fabrika temeli atıyormuş gibi poz verirlerdi. Gerçi RTE o tarihte veya önceden yapılma ne varsa hepsini sattı ya.. Satacak bir şey kalmadığı için bu defa yapmaya-kurmaya karar verdi anlaşılan. Ancak gizli Böyyük Türkiye'nin bir gerçeğini de sayesinde öğrenmiş olduk! Meğer biz (RTE Hükümeti) uçak yapıyormuşuz da bundan bizim haberimiz yokmuş! Nasıl oluyorsa... Komik adam şu RTE vesselam, tıpkı rahmetli Hocası gibi!!!...


03.06.2011
12.40

CETVEL

          

                                                                                      


            Öyle bir toplumuz ki anlamak mümkün değil... Ve çoğunluğun seçtiği muhafazakar tabir edilen şu kesime bakınız.. Bilhassa yakın örnek oluşturduğu için, AKP... Bu partiyi oluşturan "nüve" nin 1980'li, 1990'lı yıllarda sarfettikleri sözler ise şu an iktidar olarak konuştukları, bu konuşmalarına yansıyan davranışları hiç birbirine benziyor mu?

          Bir insa; 20 yaşında, 30 yaşında, 40 yaşında, 50 yaşında, 60 yaşında, 70 yaşında.. neyse, neye inanıyor ve neyi arzuluyor, neyi düşünüyorsa onu söylemelidir. Böylece o kişinin adı söylenince kendisini tanıyan bir kişi "o, şöyle, şöyle bir insandır" denilebilmeli. Doğruluk oranı yüksek olarak o kişinin iç dünyasını bilebilmeliyiz.. Ama 30'lu yaşlarında başka, 60'lı yaşlarında başka konuşursa, böyle insana litaretürde başka bir şey söylerler, Götü-başı oynuyor bunun, derler! Konuya gelelim, 2 metre uzunluğunda "mezuro" gibi olacağına, 30 cm.lik "cetvel" olmak -bana göre- her zaman yeğdir! Bir ilave daha yapayım... Nedense böyle birbirini tutmayan söylemler, 180 derece keskin dönüşler hep dini-muhafazakar ağırlıklı "sağ cenah"tabir edilen kesimden gelir.. Nedendir acaba?

03.05.2011
00.30