29 Aralık 2013 Pazar

FARK!


Not: Önce yukarıdaki resmi iyice inceledikten sonra yazıyı okuyunuz.

           Benden söylemesi..YENİ veya YENİLİK adı altında eskiyi yok etmek bizlerin, bu Milletin sonu olacak. Kişiliğimizin, kültürümüzün, köklerimizin, nereden gelip nereye gittiğimizin her şeyin sonu olacak...Artık 20-30 yıl sonra nereden geldik, kimiz, kim değiliz bilemeyeceğiz. Ortak paydalarımız kalmayacak. Bu vahşi kapitalizme parçalanıp, dağılmamız için yegane fırsatı yaratacaktır. 50'li yaşlarda olan kaç kişi halen -dedesini geçtim- babasının da doğduğu (yada onun çocukluğunun geçtiği) evde yaşamaktadır? Yaşamayı geçtim, 50'li yaşlarda biri babasının çocukluğunun geçtiği (yada onun doğduğu) evin yerinde durup durmadığını, ne halde olduğunu acaba biliyor mu? Babasını geçtim, kendi doğduğu (doğduğu diyorum, eskiden hastane yoktu, annelerimiz çoğunlukla evde ebe vasıtası ile doğum yapmıştır.) evin durumunu biliyor mudur?
              Pek zannetmem, öyle şeylere pek alışık değiliz, nereden gelip nereye gittiğimizi araştırmayı pek sevmeyiz. Hepimiz birer YENİ'likçiyiz.. 1000 yıllık devletiz ama bir geleneğimiz hala yok!!. Ne kadar acı bir durum? Bunun nedeni yüzümüzü (back-ground'umuzu da BATI'ya) dönmemizin sonucu olabilir mi? Üzerinde iyi düşünmeliyiz. İngiliz Kraliyet ailesi sittin senedir St. John Katedralinde evlenir, St. Marry Hastanesinde doğum yapar. GELENEK veya TRADITIONAL.. Olay bu kadar basitir. Silik, asalak ve basit yaşamak; yeniliği "4 beton duvar"dan ibaret zannetmek bizi yeryüzünden tamemen silinmeye götürecek. Bundan benim haberim var, ya sizin?

İsmail Memiş
yirmidokuz12ikibinonüç
20:20

27 Aralık 2013 Cuma

HELAL OLSUN TOSUNUMA





        Ulan bi s..tir olup gidin be.. Kafamız şişti. bıktık ulan sizin boş boğaz konuşarak birbirinize karşı posta koymalarınızdan...Kim daha çok "götürdü" muhabbetinizden iğrendik artık, anlıyor musun? Söylediğiniz tek bir doğru yok! Allah bir deseniz inanmam size.. Yalancılıkta zirve yaptınız, amk.. Her ikinize de (RTE-Fetoş) söylüyorum; bi düşün bu milletin yakasından lan.. Bi çıkın hayatımızdan. Fakir sümüğü gibi yapıştınız bu memleketin damarlarına, yarasa gibi tam 12 yıldır kan emmekten bıkmadınız mı? Ve yetmedi mi emdiğiniz kan, yetmedi mi emdiğiniz mal-mülk, makam, para vs.. Bi s..tir olup gidin, (alın ayakkabı kutularınızı, ÖYM'lerinizi, adalet saraylarınızı, AVM'lerinizi vs.) defolup, nereye gidecekseniz gidin be.. Her sabah iğrençliklerinizi okumaktan, aç köpekler gibi birbirinizi dişlediğinizi görmekten, hayasız yalanlarınızı dinlemekten bıktık, usandık, amk.. Bu ne lan? Kafayı yedirteceksiniz bize.. Günlerdir, 17 Aralık operasyonuyla ilgili falan, filan, fişmekan, lak lak, vıdı-vıdı, vıdı-vıdı, yok öyle, yok böyle..vs. Kendi adıma  söylüyorum, ayakkabı kutularınızın, çelik kasalarınızın içindekiler benden yana size ananızın ak sütü gibi helal olsun!! Ama bi s..tirip gidin, bizi bi rahat bırakın.. Memleketti insanları bi rahat bırakın.. 
     Biraz kafamızı dinleyip, vampirsiz bir Türkiye için en azından geride bıraktığınız pislikleri nasıl temizleriz planını yapalım, az müsade edin.. Son bir iyilik yapın. Ve bizde sizi fazla tutmayalım, sizin daha para sayma işlemleriniz epeyce devam edecektir. 
       Hadi goçum, az müsaade edin. 

İsmail Memiş
24.12.2013
23:30

1 Kasım 2013 Cuma

ŞAFAK PAVEY'İN 31.10.2013 MECLİS KONUŞMASI ÜZERİNE



        Türban denen (kadınlar koğuşu ile eşdeğer) nesnenin Atatürk'ün kurduğu özgür Cumhuriyetimizin (buna her nasıl olduysa! CHP müsaade etmiştir!) TBMM'ne girmiştir, el birliği ile sokulmuştur. Bir kaç gündür gözlemliyorum, hiç kimse türbanın bir oldu bittiyle TBMM'ye girmesini eleştirmiyor, herkes Şafak Pavey'in konuşmasının ne kadar güzel olduğunundan dem vuruyor. Pavey'in konuşmasının güzel olması Türban'ın meclise girdiği, Cumhuriyeti dinamitlediği gerçeğini değiştirmiyor ki..
      
         Türban meclise girene kadar Şafak Pavey neredeymiş, diğer CHP'liler neredeymiş, Muharrem İnce neredeymiş? Atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş, SİZ hala uyuyun bakalım! Meclise girdikten sonra Pavey, konuşsa ne yazar, konuşmasa ne yazar? Bir de şöyle söylem var; "AKP'den rol çalmış" mış? Ne rol çalması, bu AKPKK'nın dümen suyunda gitmek, okyanus ötesinin yazdığı rolü oynamaktır. O gün için (belki) türbana karşı yapılabilecek en büyük eylem, muhalefet MV.leri kendi yörelerinin folklör kıyafetleri ile oraya gelmesiydi. Ama yapmadılar, yapamadılar. Geri kalanı hikayedir. Ve Pavey'in konuşması da koca bir balon koca bir hikayedir!

         Pavey'in yılmaz AKP destekçisi, "yetmez ama evet"çi İshak Alaton'un manevi kızı olduğunu, MV. seçilmesinde bu şahsın büyük rolü olduğunu, MV. seçilmeden önce RTE ailesi ile Pavey'in ailesinin samimi-görüşen aileler olduğunu bir kez daha yinelemekte fayda var.
İsmail Memiş 01.11.2013 11:15

9 Ekim 2013 Çarşamba

3G TABLETLERE WHATSAPP NASIL KURULUR?

İnternete biraz baktım ancak genelde 3G bulunmayan (Wi-Fi'li) tabletlere nasıl Whatsapp kurulucağı ile bilgilere ulaştım. Fakat bende de bulunan 3G li tabletlere nasıl kurulacağıyla hiç bilgi yoktu. (Nexus 7 ile ilgili) yabancı bir sitede yayınlanan bir yazıya (Hintli olma ihtimali yüksek) KUMAR ANSHUMAN isimli bir takipçi yorum olarak yazmış ve bende oradan alıntıladım, Türkçeye çevirdim anlaşılır bir şekilde (umarım) anlatabilmişimdir. Anlattıklarımı önce 7", 3G HTC Flyer tabletime uyguladım ve oldu!
Sizde kolayca yapabilirsiniz, işte aşağıda onu anlattım.
1 - İlk önce tabletimize marketten ücretsiz "GO SMS PRO" programını indirip kuruyoruz.
2- Daha sonra yine tabletimize marketten ücretsiz olan "FIREFOX BROWSER FOR ANDROID" isimli programı indirip, kuruyoruz.
(Bunu yapmamızın nedeni ise firefox programı google play'den bağımsız çalışabilir olmasıdır, bu özellik çok işimize yarayacak, göreceksiniz!)
3 - Tabletimize kurduğumuz firefox tarayıcımızı kullanarak www.whatsapp.com isimli resmi sitesine gidiniz ve oradan "whatsapp'ı indir" e tıklayarak firefox aracılığı ile programı tabletinize indiriniz.
4 - Firefox'u "Desktop mode" pozisyonunda seçip kullanabilmek için özelliklerden ingilizce ise "request desktop site" veya Türkçe ise menü tuşundan "masaüstü sitesini iste" nin yanındaki kutucuğu seçin (sekme koyun).
4 - Daha sonra firefox açık haldeyken sağ üst köşede bulunan rakamların bulunduğu (sağ üst köşe sekmesine) tıklayın ve açılan bölümde whatsapp'ın üzerine tıklayarak kurulumu gerçekleştirin.
5 - Daha sonra tabletinizdeki whatsapp simgesine tıklayın ve whatsapp'a giriş yapabilmek için gerekli bilgilerinizi (adınız, telefon numaranız vs.) girin..Telefon kayıtlarınızda whatsapp kullananları tespit amacı ile bir iki dakika program tarama yapacak ve daha sonra kullanıma hazır hale gelecek.
6 - İşte hepsi bu kadar...
İsmail Memiş
09.10.2013
14:35

24 Eylül 2013 Salı

V-A-H-Ş-E-T (yazı ile)

Dikkat ettiniz mi hiç? Ağzımız bazen çok pis oluyor, küfür ediyoruz, hakaret ediyoruz.. Ağzımızdan çıkan ise geri girmiyor, bir kere çıktı diyoruz. Diş macunu gibi bir kere çıkmaya görsün geri sokmak ne mümkün! Yine elimiz de ağzımıza benzediğini fark ettim. Gün geliyor bu hakeret ve küfürleri yazıya da pekala dökebiliyoruz. Bir başka örneğe geçelim. Peki hiç gözleriniz ile küfür ettiniz mi, kötü bir şeyler yazdınız veya imal ettiniz mi? Yada edebilir misiniz? Edemezsiniz. O halde gözlerimiz iyi ve güzeli görmek için düzenlenmiş, yaratılmış diyebilir miyiz? Kötülüğe çirkinliğe orada yer yoktur, diyebiliriz. İnananlar için göz'lerinde tek kusuru vardır; o da NAZARdır. Buda kusur sayılırsa tabii.. Kısaca arkadaşlarımdan bazıları ile tartışıyoruz: Onlar hunharca öldürülmüş insan bedenlerini veya bu anların görüntüsünü facebook vs. sayfalarında paylaşıyorlar. Onları uyarıyorum. Yapmayın, etmeyin ŞİDDET PAYLAŞILDIKÇA (tıpkı sevinç gibi) ÇOĞALIR! Dinleyen kim! (Kötü biri olarak!) Bu yüzden uyardığım bazı arkadaşlarım, fazla ileri gittiklerini belirtip, paylaştıklarını duvarlarından kaldırdılar. Peki "herkes bu vahşeti görsünmüş, devekuşu gibi kuma başımızı gömmeyelimmiş, herkesin haberi olsunmuş veya başkaları paylaşmış bende paylaştım, yapacak bir şey yok"muş gibi savunmalarla cevap verenler oluyor. Dilimin döndüğünce bunun vahşi kapitalizmin insanları yönetmek, güdülemek adına bir propaganda aracı olarak kullandığını, bunu hep "müslümanı müslümana kırdırarak" yaptığını anlatıyorum. Böyle vahşet içeren ve sosyal medyada paylaşılan görüntülerin ve resimlerin hiç birinde (belki yüzde birinde hristiyanlar olabilir, o da ABD'nin izin verdiğ ölçüdedir!) islamiyet haricindeki diğer dinlerden kişilere rastlanmadığını bunun bir rastlantı mı olduğu hususunda neden hiç şüphelenmiyoruz? Müslüman bir ülkede yaşayan biri olarak neden müslümanın müslümanı boğazlamasını tüm dünya görsün misali paylaşıyoruz? Tüm dünyaya; "bakın bizim içimizde birbirimize karşı kinimiz var, içimizde hep savaş var, biz geri kalmış, medeniyetten uzak insanlarız. Birbirimizi ne de güzel öldürürüz. Ne kadar vahşiyiz değil mi?" şeklinde mesajı neden veriyoruz? Niçin bunu, bu kanlı hesaplaşmayı devamlı paylaşıyoruz, hepimiz bu vahşetin içine sürükleniyoruz? Neden bunu yapıyoruz? Yazık değil mi gelecek nesillere? Belki bizim yapamadığımızı onlar yapıp, müslümanlığı bu vahşilikten, başkasının maşası olmaktan kurtaracaktı. Ama bu saatten sonra o da mümkün görünmüyor. Artık toplum çığrından çıktı. Üniversiteler bilim adamları bu gidişatı neden incelemeye değer bulmuyorlar? Soru çok! Bu yüzden bu saatten sonra geri dönülebilir mi belli değil.. Çok zor...Paranın gücü karşısında çelik sinirleri olan toplumlar bile demir gibi körük-kömür-ateş üçlemesinin karşışında eğildiği, büküldüğü gibi bizde benzer bir hal almaya başladık. Ve bu saatten sonra bu toplum SENTE'de tutmaz!

İsmail Memiş
24eylül13
16:30

22 Ağustos 2013 Perşembe

CAT STEVENS (YUSUF İSLAM) RESMEN CATERPILLAR OLMUŞ DA HABERİMİZ YOK!





Yusuf İslam nam-ı diğer "Cat Stevens" hani şu dillerimize pelesenk olmuş "Lady D'Arbanville" şarkısının sahibi ve okuyanı.. Yusuf İslam henüz RTE hükümetleri bu Ülkeye çöreklenmeden, bizi delirtmeye başlamadan çok önce İngiliz vatandaşı bu arkadaş (rivayete göre Yunan asıllı olduğu da söyleniyor ya neyse..) Müslümanlığı seçti ve uzun entariler ile gezinmeye başladığını resimlerinden gördüm. Paralar suyunu çekince veya bunu maşa olarak kullanan birileri, bizim gibi aklı geriden gelen güya müslüman Ülkelere gönderip, "avuç açma" girişimlere başlatmış olmalı. Tıpkı -hatırlayınız- "Usame Bin Ladin" gibi giyinmektedir. Kendisi "Lady"leri bırakıp, bir Arab yalellisi tutturmuş, kendi havasında ne güzel gidiyordu.

Sonra Sözcü gazetesinde Necati Doğru'nun burada linkini verdiğim yazısını okudum, gözlerime inanamadım.. http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/necati-dogru/mumin-musluman-kembrice-namaza-kosuyor.html 

Nereden aklına geldi böyle bir "cin"lik? Anlamış değilim ama ihtimal bizim 4 başı mamur hükümetin içinden yardım aldığı, alabileceği aklıma gelmektedir. Bedava  değil tabi, ücreti mukabilinde komisyonlu!
Bu zatı muhterem -yazıdan anladığım kadarı ile- İngiltere'nin Kembiriç şehrinde yaşıyormuş. Ve bu RTE hükümeti kendisine 50.000.000 TL. (eski para ile 50 Trilyon!!!) para tahsis edecekmiş ve bu "amuca" Kembiriç'de  bir cami yaptıracakmış! (Cemaati olmayan bu camiye herhalde İBB'den otobüsler ile taşıma yapılacak!) Resimde görüldüğü gibi bu iş için RTE bile kendisini kabul etmiş.. Aracılar çok sağlam demekki..!
Olay kısaca bu..

Okumak için resmin üzerine tıklayınız!

Buradan "Cat" Abime bir çağrı yapayım; Cat abi, bırak non-körlüğü (açıkgözlük) de kendi plaklarından, müzisyen kimliğin ile kazandığın para ile cami yaptır, hadi camiyi geçtik mescit aç da bizde nasiplenelim. Bizim paramıza neden göz dikiyorsun ki? Sen bizim bu hükümetimize bakma, bizim dediysem aslında kendilerine hükümetler! Bize değil! Bizlede pek alakaları yok! Dolayısı ile bekara karı boşamak misali, onlara bir giren çıkan olmayacak, olan bize olacak! Senin müziğin ile bir dönemini geçirmiş, plaklarını, kasetlerini, sidi'lerini almış biri olarak sesleniyorum. Vaz geç bu sevdadan! Hükümette böyle besili kaz'ları gördün tabi aklına "yolunacak kazlar" geldi. Ancak sana yakışmaz. Bunları önüne gelen yoluyor, gerçi.. Bir yerde sende haklısın!! Ancak bizden alacak olduğun 50 Milyonu ne yapacağını Allah bilir.. Bak söylemedi deme.. O para senin boğazında kalır! Fitil fitil burnundan gelir.  O parada tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Dikkat et, gazaba uğrama.. Hatırlatırım..


Sonra bırak artık bu entarili radikal müslim ayaklarını, akıllı ol! Herkes giderken Mersin'e sen gidiyorsun tersine.. Ne iş? Bu kadar madrabazlık yeter, silkin ve kendi gel. Benden hatırlatması, müzisyenliğine 100 verdiysek, o 50'yi aklından dahi geçirme!

Cat, bırak bu işleri Mersin'e gel kaset yapalım sana!!!


İsmail Memiş
22Ağustos13
22:20

KAHVE DEYİP GEÇME! (yöresel tabir ile, GAVE)





Muhabbet konusunda hatırı sayılır bir maddedir, kendileri! Hemen konuya geçiyorum, lafı uzatmadan: Sen kadınları kahvehane'lere almaz ve onlarca yıl birlikte "ortak bir yaşam alanı" yaratamaz isen, yurt dışından çok uluslu şirket sahibi zibidinin biri gelir ve kendi ülkesinin "kölelik" kokan kahve kültürünü (içimizdeki ortaklarının da yardımı ile) senin burnuna dayar! Kaçacak yer bulamazsın. Hatta halkayı burnuna geçirir de ipinin ucunu Starbucks, Gloria Jeans, Kahve Diyarı, Crown Cafe vs.. vs.. nin kapı tokmağına bağlarlar! 

Bu durumda çık işin içinden çıkabilirsen! Sonra da kahvehanede 2 TL.ye içmediğin aynı kahveyi 8 TL.ye bilmem ne "kahve şeysinde" içmiş olursun! Bunun adını da "trend"!! derler! Ve seni yer'ler! Hay ben sizin trendinizi! 


İsmail Memiş 
22ağustos13 
14:30

17 Ağustos 2013 Cumartesi

TUĞLA

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10151589372692966&set=a.10151589372602966.1073741894.193668722965&type=1&theater

"YASAKLAR" SİTTİN SENE BU ÜLKEYE DAYATILDI. HER GELEN İKTİDAR KENDİ YASAKLARINI DAYATTI. HİÇ BİR İKTİDAR BU İŞE "MEDENİYET" NE DİYOR? PENCERESİNDEN BAKMADI! HİÇ BİR İKTİDAR HALKININ ONURLU DEVLETLER ARASINDA İYİ BİR YER EDİNMESİNE NASIL YARDIMCI OLURUM, BUNUN İÇİN NE YAPMALIYIM KAYGISINA (ŞÜKÜR!) DÜŞMEDİ. BUNDAN SONRADA HALK OLARAK ÖNEMSENECEĞİMİZİ HİÇ SANMIYORUM! HER GELEN SİYASİ OLUŞUM, DEVLETTİN DUVARINDAN BİR TUĞLA ÇEKTİ! BU İKTİDAR İSE TOPTAN DUVARI YIKTI! YİNE DE SESİMİZİ ÇIKARMADIK, ÇIKARACAĞIMIZ DA YOK! ÇÜNKÜ ALIŞIK OLMAYAN DUVARDA TUĞLA DURMAZ! DEDİK. DEDİK Mİ? DEDİK!
(Uzun bir aradan sonra yeşil sahalara dönen ben tarafından linkteki Mustafa Mutlu'nun yazısına atfen kaleme alınmıştır.)

İsmail Memiş
16.SEKİZ.2013
15:30

2 Mayıs 2013 Perşembe

ŞİDDET PAYLAŞILMAZ! (çünkü paylaşılırsa büyür!)

NOT: Sadece 3 adet idam sehpası üzerindeki kadın fotoğrafının altındaki yazıyı paylaşıyorum!           
          
           Hani derler ya "acılar paylaşılırsa azalır, sevinçler paylaşılırsa çoğalır" diye.. Peki şiddet paylaşılırsa ne olur? Hiç düşündünüz mü? Şiddet illaki insanın ağzını burnunu kırmak, dövmek değildir. Orantısız yapılan ve düşünce süzgecinden geçmeyen aklınıza ne geliyorsa şiddet sınıfına rahatlıkla sokabilirsiniz. Ben bir örnek yaşadığım için size olayı anlatacağım. 
          Sosyal paylaşım sitelerinde orantısızlığı düşünülmeden "kopyala-yapıştır" veya "paylaş" seçenekli bir sürü görsel dolaşmaktadır. Neyin ne kadarını paylaşmamız gerektiği, paylaştığımızın çevremize, insanlara etkisinin ne olacağı, paylaşırsam kimlere hizmet etmiş, ekmeğine yağ sürmüş olacağımı, kimlerin bu görsellerden daha fazla etkilenip, şiddeti ölüme kadar vardırabileceğini hiç düşünmeksizin, gözümüz kapalı, bir tık ile hesen payşaşıveriyoruz! Hem de kolayca! Zahmetsiz! Sanıyoruz ki böylelikle insanlığa çok büyük bir yararımız oldu. İnsanlığı bir nevi kurtardığımı sanıyoruz! Büyük kolaylık değil mi? Oldum olası kolay elde edilenden işkillenirim. Bu yüzden sosyal ağlarda mümkün olduğunca dikkatliyimdir, zor beğenir ve zor paylaşırım. Bir şeyleri iyiye güzele çevirmenin bu kadar basit olmadığını biliyorum. Sosyal paylaşım ağları kuruluş amacı "ohh ne ala!" değildir. Güzellik ve iyiliğe ulaşmak bu kadar basit olmamalı ve olamaz da.. O kadar kirlilik arasında güzeli-iyiyi bulmak biraz zor ve uğraştırıcıdır. Zaman alır. Zurnanın zırt dediği yerde burasıdır. Çağımız insanının zamanı yok, irdelemek, ayıklamak için.. O sadece tık'mlayıveriyor ve zannınca dünyayı hoop diye kurtarıveriyor! Bir tık yetiyor mu? İlk okuyuşta - Aaaa bak bu çok ulvi bir amaca hizmet ediyor, deyip, ince elemeden, sık dokumadan gözü kapalı paylaştıklarımızın bize nasıl bir vebal yüklediğini bilemeyiz ki.. Sonradan pişman olmak da (gerçi pişman olmaya vakitleride yok) yeterli gelmez. Çünkü iş işten geçmiş, o görsel (yazı+resim) bir virüs gibi yayılmıştır. Böyle bir durumda yakınlarımızı, çocuklarımızı, gençleri, savunmasız insanları nasıl korumalıyız? Hayır bu paylaşımlar legal gibi görünse de içeriği bayağı iğreti ve yıkıcı olabilmektedir.
           Örnek vereyim. Facebook arkadaşlarımdan biri, kara çarşaf içinde boğazına ip geçirilmiş, idam sehpası üzerinde 3-4 kare çarşaflı bir kadın fotoğrafının altına küçük yaşta bu kızın tecavüze uğramış olduğu, tecavüze uğrayan bir şekilde suçlu (hangi ülke belli değil, o ülkenin namusunun kurtulması için) bulunmuş ve idam ediliyor. Haber vurucu ve uyandırıcı bir etkiye sahip. (burada bir parantez açayım, bu haberin belki de İslam dinini iyice aşağılamak ve yok etmek için malum odaklarca uydurulmuş, dezenfarmasyon içerikli propaganda içeriyor da olabilir!) Ancak hangi Ülkede olduğu ve olayın aslı nedir pek bilinmiyor. Biri çıkmış böyle bir derleme vari iki satır yazı-üç resim ile bir şey yapmış ve bunu facebook da paylaşmış. Ancak kadının idamı esnasındaki fotoğrafları ise çok can yakıcı ve yaralayıcı bulduğum için kadın arkadaşa "bu resimleri kaldırıp, sadece yazıyı burada paylaşsanız" nasıl olur, dedim? "Belki bizim örümcek kafalılar bir şey anlarlar" gibi bir şeyler yazdı.
        Bu hanıma ekli biri klavye çalan erkek, diğeri eğitimci dişi kişiler bana o arkadaşın nezninde paylaşılanı savunmaya başladılar. Demek istediğimi anlamadan, anlamak için düşünme zahmetine dahi katlanmadan çok iyiymiş, matahmış gibi.. Herkes görsünmüş.. Görselli paylaşmak (ben bilmiyorum ya! hatırlatıyor çalgıcı..) akılda daha çok kalırmış..vs..vs.. Sanırsınız ki dünyaya yayın yapıyor, 7 milyar insan pür dikkat kesilmiş, bunlar ne paylaşacak diye bekliyor, havalarındalar.. Sanırsınız bu üç kişi dünyayı kurtarmak üzereyken ben onlara engel oldum. Alt tarafı senin gibi düşünen 100-200 arkadaşına bu resmi gösteriyorsun. Hiç bişi yapamıyorsan o arkadaşlarına biraz saygın olsun. Yahu 16 yaşındaki bir kızın boynuna ip geçirilmiş ve belki 1 dk. sonra ipin ucunda sallanacak olması bana önce bunu düşündürür, insan bedeninin kutsiyetini düşünürüm. Hele ki bu hunharca öldürülecek-öldürülmüş bir insan bedeni olursa.. Bakmaktan imtina ederim ki bırakın paylaşmayı! Fırlatılmış alelade bir eşya gibi o bedene bakmak ne acıdır. Bunu çocuk ve gençler de pekala görüyorlar.. Her yerde (tv.internet,basın,medya..) çocuklar bunu görüyorlarmış savunmasının elle tutulur bir yanı yoktur. Ne feciki o kahredici görüntüler, genç dimağlara yerleşecek.. O görüntüler her iki tarafta bunu destekleyen kesimlerde de tekrar tekrar ŞİDDET'i çağrıştıracak ve yeniden doğuracaktır. Paylaştığımız her ıvır zıvırın bize sunulma şeklini iyi tahlil etmeliyiz. Facebook sayfamızdan -dünyaya olmasa bile arkadaşlarımıza karşı- biz sorumluyuz, orada yayınladıklarımızın vebali unutmamalıyız ki bizim boynumuzdadır. Tüm bunlardan bi haber olduğuna kanaat getirdiğim güya eğitimci kadın topa sonradan girse de nasıl can hıraş şiddeti savunuyor, anlamak mümkün değil. Gerçi AKP iktidarında yetişen hangi görüşlü olursa olsun, "eğitimci"payelilerin şiddeti seviyor olması, normal karşılamasını aklım almıyor. Ben böyle bir şey görmedim ve beni derinden etkileyen bu olayı burada blog yazılarımın arasına not olarak düşmek istedim. Bu resmin-görselin gençleri "şiddete daha çok alıştıracağı ve hatta yönlendireceği" ni söylemem kıyameti kopardı.
         Bu ülke insanı nereye gidiyor. Eski tabir ile okumuş insan ile cahili arasında bir fark kalmadı. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise cahilin okumuşa öyküneceği yerde, okumuş insan cahile öykünüyor! Nereden buralara geldik, neden böyle bir toplum olduk, aklım bir türlü almıyor. Tahammülsüz, şiddet yanlısı, bencil, saygısız.. vs.. Çivisi çıktı bu ülkenin.. 10 seneyi aşkın Hükümet eden böyle bir yönetim ile bundan daha iyisi olamayacağını ben de biliyorum ama hiç olmazsa yerimizde saysaydık, patenaj yapsaydık da bu kadar GERİ gitmeseydik.


İsmail memiş
ikimayısikibinonüç
16:00

20 Nisan 2013 Cumartesi

ISKARTA

            Uzun zaman oldu, kendimi ayna karşısında detaylı incelemeyeli.. Heyyt bee! Sen yaşlanmışsın, koçum! Yaşın epeyi geçmiş! Gözlerinin etrafı iyi görmemesini bırak, vücudunda buruşukluk ve yüzünde kırışıklıklar artmış! Biraz kilolu olsaymışın iyi olacakmışsın, hafif gergin ancak pürüzsüz! 
           Koşar adım spor yapınca yediğini içtiğini azaltınca verdiğin kilolar nedeni ile derinin gevşemesi, kendini salması önlenemiyor, bilesiniz..
           Evet bir çoğunuz gibi, eskiden üzeri yanlış yazılmış, hatalı, yıpranmış kağıtları, buruşturur çöp sepetine atardım. Şimdi sıra bana mı geldi? Ne?


İsmail Memiş
20nisan2013
02:50

26 Şubat 2013 Salı

KISSADAN (ASKERİ) HİSSE


             Muhteşem Yüzyıl Dizisinden bir sahne;
               Sultan Süleyman'ın İtalya seferinde oğlu Sarı Selim bir casusun kafasının kesilmesi esnasında midesi bulanmış ve kusmuş, kustuğunu görüp kendisine gülen Yeniçeri onbaşısına ise ceza vermek ister. Ancak henüz Yeniçeri Ocağına (yaşı gereği) kayıtlı olmadığı için sözü yerine getirilmez ve Onbaşı "Yeniçeri Ocağına kayıtlı olmayan biri bana ceza veremez" diye cevap verir, kendisine... Bunun üzerine olayı takip etmekte olan başka bir yeniçeri ağası görür ve o o onbaşıya 39 sopa vurulma cezasını verir.
                Osmanlı Ordusu mensubu olmak o kadar önemlidir ki oraya kayıtlı olmayan (asker olmayan) biri bu şehzade de olsa sözü orada geçmemektedir. İllaki Yeniçeri Ocağına kaydını yaptıracak ve oraya kabul edilmiş olacak ki sözü kabul görsün!
Şimdi bu durum İngiltere Krallığının varisleri olan Prens'lerin her ikisinin de şu an aktif olarak İngiliz Ordusunda hizmet etmekte olduğu, hatta küçük olanın (William) Afganistan'a gittiği ve orada kimliğinin açığa çıkması neticesi geri dönmek zorunda kaldığını biliyoruz. Basından öğrendik.
                 Kıssadan hisse;
                1 - 10 Yıl boyunca (AKP İktidarı süresince) yerle bir edilen Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ordunun komuta kademesinin yarıdan fazlası -emekli olanlarda dahil- eften püften, kılıfı uydurulmuş iddialarla tutuklanmışlardır.
                 2 - Osmanlı'da bile Ordu ve onun mensubu olmanın ne kadar önemli olduğu bu devirde göz ardı edilmiştir. Halkın gözünde TSK küçük düşürülmeye, güvensizleştirilmeye çalışılmakla birlikte, AKP hükümetlerinin bu işi düşmandan daha iyi yaptığı su götürmez bir gerçektir!
                3 - Padişah Tayyib'in (Başbakan RTE) çocukları askerlikten yırtmak için raporlar almış, askerlik yapmamak için türlü bahaneler uydurmuşlardır. 2013 yılındaki şu İngiliz geleneğine bakınız; bir de başımıza nereden musallat edildiyse şu an bizi yönetenlerin davranışlarına, bu Ülkeye yaptıklarına bakınız!


İsmail Memiş
26ŞUBAT2013
19:25

19 Şubat 2013 Salı

ACUN ' DAN ANCAK MACUN OLUR!


ABD bayrağına hayran, bunu gözünün önünden ayırmayan Acun Efendi, Türk Bayrağını siyah bant ile kapattı!



               Belki biliyorsunuzdur ama ben gene tekrar edeyim, ilk başta BJK Spor Kulübünün bu AcunIlıcalı'yı mahkemeye vermesi lazım! Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki maçlarda sadece BJK Takımlarının göğsünde "Ayyıldızlı Bayrak Armasını" taşıma izni vardır. Diğer hiç bir Ulusal takım (yurt dışı maçları hariç) Türk Bayrağı armalı forma ile SAHAYA ÇIKAMAZ! Bu böyle biline! Bu yanılmıyorsam BJK'ya TBMM'nin veya Cumhurbaşkanlığının verdiği bir haktır. (Hangisi tam bilmiyorum.) Fettoş müridi bu Ilıcalı efendi hem Türk Bayrağına Hakaret etmiş, hem de BJK Kulübüne hakaret etmiştir. Bu olayda suçu bir değil, ikidir! Hatta ve hatta bu ilk suçu da değildir, daha önce de yine hatırladığım kadarı ile bu kepaze yarışmada yine buna benzer  bir takım olaylar olmuştu.
            Şu ana kadar aradan 3-4 gibi bir süre geçmesine rağmen BJK Kulübünden bu yönde Acun'u suçlayıcı hiç bir açıklama gelmemiştir. Kulüp Çarşı'nın ortadan kaldırılması ile kimliksiz ve kişiliksizleşmiştir. Dolayısı ile onlardan fazla bir şey beklememek lazım. Keza Acun bayrağı yırtıp yere atsa onun da sanırım kendine bir yaptırımı olmayacaktır. Dolayısıyla Kulübü geçtik diyelim, fakat Türklüğe her türlü hakaret de mübah sayılmaya başlandı! AKPKK'nın yeni Türkiye'si bu olsa gerek! Hayırlara vesile olur inşallah, hatta vesile olanların boynu altlarında kalır, inşallah!  

İsmail Memiş
19Şubat13
21:45

9 Şubat 2013 Cumartesi

HÜKÜMET KADIN-mış!!!

       

          Her şeyden önce bu film ile ilgili gerçekten aklı başında insanlar öncelikle "xate" ismine karşı çıkmalılar ve bu yüzden bu filmi protesto edip, gitmekten vaçgeçmeliler. (Çünkü Türkçemizde olmayan bu harfleri yavaş yavaş yerleştiriyorlarlar, dikkat!) Filmen az çok konusu belli... Hayır konusu belli olmasa ne olur? Bu film bildiğimiz, yıllarca gözümüze, burnumuza sokulan, klasik, o bölgeye ait değerleri çaktırmadan (gülme ögeleri ile) beyinlere yerleştirme çabasının en son örneğidir. Bunu tahmin etmek için ileri zekalı olmaya gerek yoktur. Şükür ki AKP'nin politikaları ile Güneydoğunun, o bölgemizin, öğrenmediğimiz örf ve adeti kalmadı! Ama sorun bakalım Mardin'de ki normal yaşamı olan birine bizlerin, Ege Bölgesinde yaşayanların örf ve adetleri ile ilgili neler biliyorlar? İşte asıl buna karşı çıkmamız veya çıkılması gerekir.. Öfff! Gına geldi, yetti gari, o yörenin örf ve adetlerinin film, dizi, lahmacun, çiğ köfte vs.. ile gözümüze, burnumuza sokulmasına .. Bu yüzden ben protesto edip o filme gitmedim, gitmiyorum, gitmiyeceğim!      
           Millet sen de uyuma gözünü dört aç! Xate'ymiş!! Pöh! AKP yeni anayasa da X,W,Q harflerini de Türkçemize kazandırmalı!!!

İsmail Memiş
02ocak13
13:50

1 Şubat 2013 Cuma

BOYUT


              

              RTE ne zaman bi tarafı çarşafa dolaşsa, ipten kurtulmuş  dana gibi zıplamakta!.. Temcit pilavı gibi "İSMET'İN ÖNÜ"nü ısıtıp ısıtıp servis etmekte, köpükler saçan yalaka medya bunu manşetine taşımakta.. (Artık ne alıp veremediği varsa "İsmet'in önü" ile..) İnönü'nün boyu kısaydı kendisininki ise uzun, bu kısa boylu adam neler yaptı yahu! söylemi altında ezilip, ulan bendeki boy iki katı ama bak her bi şeyi birbirine karıştırdım, bok ettim diye mi düşünüyor yoksa? Anlamadım. "Boy'unda değil hüner işlevindedir" diye boşuna söylememişler! Deveninde boyu uzun ama kendisini eşek çekiyor! Bir gazetede İsmet'inönü ait resim bulmasın, hemen eline alıp, sallayarak tv. ekranlarından herkese gösteriyor! 50-60 yıl öncesinde, -daha babasının portakalında vitamin bile değilken- o dönemlere ait gazeteleri bulduğunda (yada danışmanları eline tutuşturduğunda)  meclis kürsüsünde, orada-burada göze sokarcasına sallamaya hiç çekinmiyor hazret!.. Direkt olarak Atatürk'e saldıramadığı için şimdilik etrafındakilere saldırmakla dimağlarımızı (yalaka-yandaş medyanında gazı ile) bulandırmakla meşgul, daha sonra Atatürk'e de direkt olarak laf söyleme cesareti bulacağı zamanların da geleceğinden ben kuşku duy(m)uyorum. Bu ülkede kem-küm eden, ne dediği ve yaptığı anlaşılamayan bir  muhalefet olduğu müddetçe, O'na da yakında saldıracaklardır! Şimdilik bununla yetiniyorlar. (Bu rayından çıkmış davranışı (aleni davranış bozukluğunu!) aklı başında kişiler, kurumlar veya tarih denilen mefhum umarım takip ediyor ve bir kenara not düşüyordur.!) 
           İyi de RTE bunu yaparken bizim ANA muhalefet ne yapıyor? Hiç! Koca bir hiç! Tam bir andavallı edasıyla olaylara bakmakla meşgul! Dana'nın büyüğü olur ya, hani trene bakar.. Hahh! işte tüm bu ve benzeri olaylara aynı öküzün trene baktığı gibi bakıyorlar! Sessiz sedasız ve edilgen bir sıfat ile..
              Neyse uzatmayalım ve gelelim asıl mevzuya..50-60 yıl önce İnönü, Hitler'e bir mektup göndermiş, kendisini tebrik etmiş miş... O dönemin şartları belli, İsmet'inönü dünya savaşlarının ortasında bir denge kurmaya çalışmış. Ama nafile.. RTE bunu diline dolamış, habire terennüm etmekte. Ancak bir şeyi unutuyor. Atasına, kurtuluş savaşı veren değerli komutanlara, bu Cumhuriyeti kuran ve kendisini bu mevkilere kadar gelmesine öncü olanlara vefasız olan, bu rejime küfreden, onu -değiştirmeye çalışmakta dahil- acımasızca eleştirmekten çekinmeyen bir insan, bu ülkeyi ve bu halkı seviyor olabilir mi? Yada en azından Türk olabilir mi? Oy verenler iyi düşünsün! 
            Anlayamadığım diğer bir konu ise şu; RTE hazretleri, Obama'nın kendisine gösterdiği "beyzbol sopasından" ise hiç bahsedemiyor! AB_D'nin verdiği emirleri harfiyen yerine getirdiğini yaptığı bir çok aksi çıkışın ise AB_D tarafından yüzüne çarpıldığının farkında değil! Yada farkında ve bunu can havli ile perdelemek telaşında. Yahut tüm bu suçlarını örtmek "cambaza bak" misali ile yaptıklarını gizleyip, kendisinin mükemmel bir "tatlısu-şark kurnazı" olduğunu görmemek için ya aptal olmak gerek, yada hala "yine de AKP'ye oy veririm!" diyen sürüden olmak gerekir.


İsmail Memiş
01Şubat13
12:25

12 Ocak 2013 Cumartesi

NASIL? İYİ OLMAZ MI?




               1 - Artık Salihli Belediyesi nezninde tüm belediyelere çağrımdır:Sağa sola, her boş bulduğu bir karış toprağa çocuk parkı kay kay yapmaktan vaz geçelim.! Yada vaz geçmeyelim ama yöremizin geleneksel çocuk oyunlarını da dikkate alarak bunu yeniden düzenlersek fena mı olur? Bence olmaz.. Örneğin; Uzuneşek, cincibir (meşe), birdirbir, seksek, elim sende, körebe, yakantop, aç kapıyı, beştaş, dokuztaş, kulaktan kulağa, bezirganbaşı, mendil kapmaca, çelik-çomak, topaç (kabara) çevirme, vs..vs.. Bu oyunlar için parklarda özel yerler ayrılsa, oyunları kolaylaşlaştırıcı, çocuklar için cazip tasarımlar yapılsa, mekanlar hazırlansa,  Her oyunun alanına, o oyunun nasıl oynanacağına dair, oyunu tarif eden tabelalar asılsa,.. Bilmeyen çocuklar -ki bir çoğu eminim "BİLGİSAYAR" oynamaktan bunları bilmiyorlardır- bunları öğrenseler.. Arkadaşlığı, paylaşmayı öğrenseler. Üstleri başları biraz çamur, toz-toprak olsa! Nasıl? İyi olmaz mı?
                2 - Ayrıca bunlara ilaveten, havalar düzeldiğinde, Cuma-Cumartesi akşamları için iki gece iki günlüğüne (bir gecede olabilir) çocukları ile birlikte ailelere, Demirköprü Barajı, Marmara Gölü kıyısı yada bir nehir-dere kenarında (şükür ki dere'den bol bir şey yok güzel Silihlimizde!) ÇADIR KAMP (doğa ile kucaklaşma) etkinliği yapılsa.. Aileler örneğin 7-12 yaş çocukları ile bu etkinliğe katılsalar.. Orada bir veya iki günlük yiyeceklerini ve kamp malzemeleri alıp, doğanın kucağında çadır kurup, özellikle çocuklar çıplak ayak ile toprağa bassalar..Çevrede kısa gezilere çıkılsa.. Doğa, su ve toprak, bitki, börtü böcek araştırılsa, oralar küçükler tarafından yeniden keşfedilse..(Okulların yıl sonunda Kurşunlu Piknik Alanında düzenlediği "alışagelmiş" "PİKNİK"ten bahsetmiyorum.)  Tüm okullar, Okul Aile Birlikleri yada STK dediklerimiz yahut -önceden yer, mekan ve zamanını tespit etmek sureti ile- Salihli Belediyesi bu konuda ön alsa, alabilse!.. Nasıl? İyi olmaz mı?
              3 - Hayır elin "beyzbol" (sopası ile birlikte) adını verdiği oyununa bön bön bakarken, neden kendi kültürümüze ait bir "çelik-çomak" oyunu standartlarını belirleyip, ülke genelinde oynanmasını sağlayamıyoruz, keza "topaç çevirme", "mendil kapmaca", "uzun eşek", "birdirbir" vs..vs.. neden yapamıyoruz. Yapsak, iyi olmaz mı?

          EĞER BİR NESİL DAHA YUKARIDA YAZILANLARI GECİKTİRİR İSEK, VAY HALİMİZE! YER YÜZÜNDEN, MEDENİYETTEN KOLAYCA SİLİNİR-KAZINIR BİR HALE GELECEĞİZ KESİN! EN ÖNEMLİSİ "KİMLİĞİMİZ" YOK OLACAK! (KİMLİĞİMİ KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR!) TÜM BUNLARA RAZI MIYIZ? DEĞİLİZ! PEKİ BUNLARI YAPSAK, İYİ OLMAZ MI?

İsmail Memiş
12.01.2013
02:45

8 Ocak 2013 Salı

KILIÇDAROĞLU ve BAHÇELİ



            
              08.01.2013 günü MHP Gnl.Bşk. Devlet Bahçesi Meclis Grup konuşmasında Terörist başı ile yapılan 2. açılım görüşmelerine atfen; “Madem İmralı'ya ziyaret sıklaşmıştır, terörist başına gitmek kutsallaşmıştır. O imralı teröristi sizin olsun. Biz de Silivri'ye gidip terörle mücadeledede muazzam bir görev yapmış İlker Başbuğ'la en kısa sürede kucaklaşacağız.” 
               (Daha önce CHP Grl.Bşk.nı Kılıçdaroğlu'da bu görüşmeler için RTE Başkanlığındaki bu hükümete "kredi açtığını" bir nevi destek verdiğini açıklamıştı.) 

(GAZETELER-İNTERNET)
..........................................................................///\\\\..............................................................................

          KAŞ YAPAYIM DERKEN GÖZ ÇIKARMAK işte tamda buna denir! RTE'yi anası kadir gecesinde doğurmuş olmalı!! RTE'nin istediği bir göz, Allah verdi iki göz misali her iki muhalefet partisinin genel başkanları (Kılıçdarogğlu ve Bahçeli) var güçleri ile RTE-AKP-PKK üçgeni için çalıştıklarını, böyle gitmesi halinde kendilerinin yerin dibine batacaklarını, RTE'nin ise "tereyağından kıl çeker" gibi C.Başkanı veya Başkan olacağını öngöremiyorlar mı? Bu kadar şaşılık olur mu? AKP'nin kendi milletvekilleri 12 yıl boyunca partilerine (AKP'ye) bu kadar yarar sağlayamamışlardır. CHP-MHP Genel Başkanları çekin gidin kardeşim o partilerin başından.. AKP-RTE zihniyetinin tam anlamı ile paçalarının tutuştuğu, bir dediklerinin bir dediklerini tutmadığı, yerlerde süründüğü, çöktüğü böyle bir Başbakanı bırakın rahatsız etmeyi yada düşürmeyi, sallayamıyorsunuz-sarsamıyorsunuz bile.. YAZIK şu memleketin haline yazık.. Böylele liderlerin önümüze koyduğu-dayattığı kadere nalet olsun!!!..

                Her iki muhalefet lideri acilen görevlerini bırakmalılar ve elbet birileri bulunur bu partileri yönetecek!  Bu "kredi açmak" polemiğinde RTE Kılıçdaroğlu'nu terslemiş ve kendi işine bakmasını salık vermişti. Ve RTE'nin nasıl biri olduğunu hala anlayamamış bir KILIÇDAROĞLU'na CHP'de hiç gerek yok! Bende bir seçmen olarak diyorum ki, Kılıçdaroğlu kendi işine baksın, koltuğu terk etsin, CHP'yi rahat bıraksın..

İsmail Memiş
08ocak2013
16:40

5 Ocak 2013 Cumartesi

POŞET - SİGARA - HAMBURGER



          

         Çoğu zaman şu Okan Bayülgen'e hak vermiyor değilim!! Adam doğru söylüyor. Sigara içmek kötü tamam anladık, kişinin kendisine zararı var onu da anladık.. Bir yerde kendi özgürlüğüdür, bu kadar uyarıya rağmen içerse içer.. Fakat marketten alışveriş esnasında elimize tutuşturular "naylon poşetler" çevre için hiç mi zararı yok arkadaş! Kimse ondan bahsetmiyor.. Bizler için, çocuklarımız için en az sigara tüketimi kadar tehlikeli değil mi? Bununla neden savaşılmıyor? Arkasında "petrol"cüler bulunduğu için mi? Hiç kimse -hükümet-devlet dahil- marketlerde naylon poşet kullanılması yasaklansın dememiştir. Yerine kağıt poşet kullanılsın veya file kullanılsın hiç denmemiştir. Tutturmuşlar sigara, sigara, sigara...Pöh! 



            Ben bir eklemede bulunayım; Ülkemize önceleri ABD malı sigara giriyordu, hala da giriyor ya.. Daha önce (az bulunduğu için) çok göz önünde ve dikkat çekiciydi, demek istiyorum.. Ancak bu ürünün -yani sigaranın-yaygınlaşması ve kar oranı az geldiği için ABD'de başlayan yasaklama tüm dünyaya yayıldı. Veya başka bir nedeni var ise, onu ben bilmiyorum. Peki o devlet "sigara"nın yerine ne koydu dersiniz? Burası çok önemli; önce savaşı açtı, bizi de (hükümet olarak) zorladı, savaşın tarafı yaptı. Yerine ise daha kötü olan, hepimizin de çok sevdiği, GDO ile harmanlanmış "FAST-FOOD" dediğimiz yiyecekler bütününü entegre etti. Sigarayı piyasadan çekti, yerine bunu sürdü. Dolayısı ile "yağlı ve kızartılmış besinleri" sigaranın yerine entegre edip, vazgeçilmezimiz (şehirli sayılmanın modası!) yaptılar. Bu öncekinden daha karlıydı. Çoluk çocuk hep bir arada sevinç içinde yenebiliyordu!. Sigara gibi değildi. Sadece erkekler veya yetişkinler tüketmiyordu. Herkes bir arada çok doğal bir davranışmış gibi mutlulukla, yüzlerde gülücüklerle tüketiyordu. Bir paket sigaraya göre karı oldukça yüksekti. Fast-food'da kullanılan her türlü madde ve malzemenin tamamı GDO'lu olarak üretiliyordu. Çocukların babalarının önünde bile bunu tüketmeleri çok doğaldı. Hiç bir yasaklama ve engel yoktu! (Sigara büyüklerin yanında içilmez, biliyorsunuz!) Kısaca sigara içmeye ceza var, daha tehlikeli bu "fast food" olayına yada ("petrolcüleri çok seven bu hükümetin") "naylon poşet" tüketimine-üretimine-dağıtımına hiç bir kısıtlama yoktu.


           Bazen tv.lerde izliyoruz, OBEZ oluyoruz, şişmanlıyoruz diye koca koca profesörler ekranlarda ahkam kesiyorlar! Obezite'nin nedenini bilmek için profesör olmaya mı gerek var?
          Sigara da öldürüyor, obezite de öldürüyor. Sonuç değişmiyor! Bu yüzden 3 değil 5 çocuk yapmalıyız ki biri teröre kurban versek, birini iş kazasında yitirsek, ikisini de obeziteye teslim etsek eh elde kalır bir'i! RTE haklı canım, 10 çocuk yapılsa bu memleketi böyle yönetenlere az bile!!!