24 Aralık 2012 Pazartesi

KISACIK BİR YAZI: GAZİANTEP!


            ENTEB - GAZİAYINTAB - GAZİANTEP

(Resimleri iyi görebilmek için üzerine ÇİFT tıklayınız!)


Kale'den Gaziantep...



Kül Tablaları


Bir sokak, bir çocuk..

Bir sokak, iki adam..



           Şehre "ulvi" bir görev için gitmeye karar verildiğinde 2012 Eylül ayının başlarıydı. Yazdan kurtulamamış, kışı kabul edememiş bir hava..Açık ve güneşli..İzmir'den direkt uçuş ile Gaziantep Oğuzeli Havalilamanına vaadedilen saatte indik. Küçük bir havalimanı etrafında hiç yerleşim yok, her taraf boş..TOKİ buraları henüz keşfetmemiş olmalı diye düşündüm. Terminal binası küçücük.. Dışarı çıktığımızda kırmızı ve sarı rengin tonları hakim bir hava ve bitki örtüsü bizi karşıladı.

Bayır Barajı (gibi)
Öndeki Seyhan Barajı arkadaki ise Çatalan Barajı



          Önce karışık gelse de aslında şehri neşter gibi ikiye bölen küçük bir dere var. Derenin bir tarafı "Şahinbey" diğer tarafı "Şehit Kamil" Merkez İlçeleri.. Gaziantep etrafı çevre yolu ile sarılmış, büyük bir şehir.. Büyüyüp genişlemeden dolayı güya "modern" denen, betonarme binaların işgal ettiği alanın içinde arınırsa pekala bulunabilen daha otantik, daha görülesi, daha merkez de başka bir Antep daha olduğunu sonra keşfedecektim. Halihazırdaki AVM'ler yeterli gelmemiş olacak ki sınırlı gezimiz esnasında sayabildiğim 3-4 kadarının daha inşaatı devam etmekteydi. 1.250.000 merkez nüfusa sahip bir il için biraz fazla gibi.. Ancak şimdiki gençlik AVM'lere pek meraklı ki, sormayın gitsin... Elbet bunlarında gün gelecek modası, popülaritesi bitecek, sonrası ne olacak ? Muamma.. Mümkünse eskiyi muhafaza etmekte fayda var. İlçemizden biliyorum 100.000 nüfusu var ve bir 2 yıl önce bir AVM yapıldı. Hesaplarsak Antep'e 12 adet AVM gerekiyor! Ha gayret az kılmış!

          Gezilecek görülecek yerlere göz atarsak.. Sadece kısıtlı zaman aralığında benim görüp, tespit edebildiklerimden bahsedeceğim. Tırnak içinde "Modern" iseniz, SANKO AVM ile veya Gazi Muhtar Ahmet Paşa Caddesi üzerindeki "lüküs" markalı alışveriş yapabileceğiniz dükkanları ilginizi çekebilir. Ben "gelenekselciyim" derseniz ki normali budur; bir kaç fotoğraf bir iki anekdot okumanız için aşağıdadır!


Sanko Park AVM
Dökümden 4'lü çeşme!


          Gaziantep'in sokakları temiz, parkları yeşil,suyu, ağacı, gölgesi bol yerler.. Kuş cıvıltıları içinde, spor yapabilir, yürünebilir, serin serin banklarına oturup bir şeyler okuyabilir, fırından sıcacık aldığınız simitleri atıştırabilir, arkadaşınızla sohbet edebilir, insanları seyredebilir yada derin düşüncelere dalıp, gidebilirsiniz. Hiç bir sakıncası yok! Bu özenerek yapılmış bu devasa parklar ve yeşil alanlar tüm bunlar için çok çok elverişli yerler. Şehir plancılarını kutluyorum, halkın gerçekten nefes alacağı mekanları önceden belirleyip, yeterince alan bırakıp inşa etmişler. Çünkü her ilimizde böyle bir düzenleme yapan Belediyeleri zor görüyoruz. Gaziantep'in nasıl bunaltıcı ve sıcak bir yaz'a sahip olduğunu söylemeye sanıyorum lüzum yok. Her sabah erken saatlerde belediye görevlileri parklarda temizlik, bakım ve sulama yapıyorlar. Siz sabah işinize giderken eğer park yanında yürürseniz o temizliği ve serinliği hissediyorsunuz. Ben başka hiç bir ilde bu kadar yeşil alanı ve (bakımlı) parkı yanyana hiç görmedim desem abartmış sayılmam.. Parkın biri bitmeden diğer i başlıyor.


Şehir kenarında küçük bir çiftlik.
Kavaklı Park

Hacı'm gölgede serinliyor.
Parklar arasında yol ve bir çift minare.



















İnsanlarına gelirsek, en başta iyi niyetli, yardımsever, konuksever olduklarını onlarla ilk temasınızda anlıyorsunuz. Hele yabancı olduğunuzu ve orada bir müddet yaşayacağınızı şıp diye tahmin ediyorlar ki zaten bunu anlamamaları mümkün değil, bizim gibi yabancılar 300 m. öteden pekala tanınabilir. Sanki anlımızda yazıyor. Bunu bilen özellikle şehrin küçük esnafı size çok iyi davranıyor. Antep (eski) esnafı, iş yeri sahipleri hakikaten sınır da yakın olduğu için ticareti ve dolayısı ile insan ilişkilerini iyi bilen insanlardan oluştuğunu sizde benim gibi tespit edebilirsiniz. "Üniversite okuma oranının" düşük olmasının nedeni ise -şehir içinde o kadar çok küçüklü büyüklü esnaf, işyeri var ki- sanıyorum, babalar oğullarının, çocuklarının üniversite okumaktan ziyade yanına alıp, meslek (esnaflık) öğretmeleri bunun nedeni olmalı!!

1980 li yılların ortasına kadar Antep kaçakçılık bakımından önemli bir merkezdi. Kaçak mal genelde buradan Türkiye'ye girer, diğer illere sevk edilirdi. Özellikle Kilis ilçesi (gerçi şimdi İl oldu) ve Antep ili bir zamanlar kaçakçılık ile geçinirdi, dersek abartı olmaz. Kaçakçılık hikayeleri politik-ekonomik geniş bir konu.. Ancak bir-iki şey söylemden de geçmek olmaz:
     1 - Türkiye'nin Cumhuriyet döneminde ilk "Gümrük" sanıyorum Antep'de faaliyete geçti. (Sınırlarda kara gümrük kapıları oluşturmak gibi.)
      2 - Türkiye'de Gümrük Müdürlüğü ve Muhafaza Gümrük Müdürlüklerinde en çok Antepliler görev yapmaktadır. Çalışanların her dört kişiden biri muhakkak ki Gaziantepli olması muhtemeldir. En azından geçmiş yıllarda öyleydi, belki de değişikliğe uğramış olabilir. Bunu kendi deneyimlerimden söylüyorum. Her bakımdan sınır-gümrük-ticaret üçlüsüne çok hakimdirler!  
      3 - Gaziantep'de "oto kaportacılığı"nın da yeri doldurulamaz. Oto kaporta hususunda maharetleri çok fazladır. Yine lafı kaçakçılığa getirip bağlayacağım. Bu sanatkarlar otomobile öyle "zulalar" yaparlarmış ki saklanan malı bulmak mümkün olmazmış. Araba kaportasının neresine hangi ve nasıl bir zula yapılacağı bu işin Antep Oto Sanayisindeki pir'lerine sorulurmuş. O kadar yani! Yine bu söylediklerim eski deneyimlerime ve şahit olduğum duyduğum bililere dayandığını da belirteyim. Üzerinden çok zaman geçse de sanatkarlıklarının devam ettiğini düşünüyorum. 
Gaziantep'de bir sabah..
4 - Kaçakçılık olaylarında muhakkak bir "Antep" bağlantısı bulunmasının nedeni umarım anlaşılmıştır.



Gaziantep'de bir akşam..
               Bu arada gezdiğim çarşı ve AVM'lerde dikkatimi bir husus çekti.. Bayağı inceledim ama nedenini bulmadım. O ne mi? Şu; yaklaşık bana rastgelen ve yada gördüğüm bir çok Antep'li kadının boyları 1.50 m. civarındaydı. Ben 1.60 m. boyunda olanların "uzun boylu" sayılabilecek bir ilimize geldiğim kanaatine vardım. Tamam, millet-ırk olarak kısa boyluyuz ama bir çok ilimizde -belki oraya civar ülkelerden göç sebebi ile- arada bayağı uzun boylu kadınlara da rastlanır. Fakat burada tam tersi. 1.60 m. ve üzeri birine rastlarsanız kesin olarak söylüyorum, Antep'li değildir. Bu yüzden gezi amaçlı veya iş-görev için Antep'e yolu düşen, ülkemizin başka yörelerinin kadınları kendilerini  burada çok "rahat" ve "konforlu" hissedeceklerdir. Düşünsenize kadınsınız, 1.60 m. boyunuz var, ve etrafınızdaki tüm kadınlar sizden kısa!!.. Kadınlar için "dadından yinmez" bir durum ,değil mi?


             Bir çok ilimiz, ilçemizde olduğu gibi esnaf hala otantik (yarı turistik) el sanatlarını burada da devam ettiriyor. Şehrin eski bir semtinde Bakırcılar  Çarşısı bunun örnekleri ile dolu.. Tabii ki arada dışarıdan getirilmiş el ürünleri de satılmıyor değil, orası da ayrı.. O kadar kusur olur diyelim, geçelim.. Bir de güzel bir anekdot aktarayım: Tatil günü özellikle (PAZAR) günleri hiç bir Gaziantepli aile yoktur ki park ve piknik alanlarına gidip, orada mangal yakmasınlar.. Kısaca ben huzurlarınızda Antep şehrine "mangal cenneti" ismini takıyorum. Güney mutfağının olmazsa olmazı Kebap burada da çok revaçta bir yiyecek.. Detaylarını anlatamayacağım "Antep Mutfağı" zaten çok lezzetli, ona bir sözümüz yok, olamaz da.. Hele ki BAKLAVA! İstanbul gibi büyük şehirlerde genelde ünlü bir baklavacı şehri ele geçirmiştir. Örnek; İstanbul'u el geçiren Antep asıllı Güllüoğlu Baklavacısı.. Ama burada küçük küçük dükkanlarında fıstık ve baklava yapıp, satan o kadar çok iş yeri var ki.. Hepsi birer Güllüoğlu lezzetinde baklava üretip, genelde yerli halka hediye almak isteyenlere satış yapıyorlar. Ramazan (Şeker), Kurban Bayramlarında ise -o kadar fazla baklavacı olmasına rağmen- bayramlardan 1-1,5 ay kadar önce tepsi tepsi baklava siparişini vermek gerekiyormuş. Esnaf bayrama yakın zaman içersinde baklava siparişi almıyormuş! Geç kalmamak için yerlileri özellikle siparişlerini çok önceden verirlermiş.
Anteb'in olmaz ise olmazı; Fıstıklı Baklava.
         Nerede iyi baklava yenir ve nereden Antep Fıstığı satın alınır? Sorularına gelirsek; burada  karşımıza iki şık çıkıyor. Bir "bildiğin ylerden" alacaksın, iki "deneme-yanılma" yöntemini ile belirlediğin yerden alacaksın. Ben ikinci yöntemi kendime uygun buldum, -zaten ikinci yöntemin sonucu bizi birinci yönteme götürür- bir kaç deneme-yanılma sonucu ağız tadıma uygun baklava satan yer buldum. Bunun için baklavacıların en azından 3-5 tanesini dolaşarak her birinden fıstıklı baklava tatmam gerekti. Hangisinin tadı "ağız tadıma" uygun olduğuna karar verdim. Bunun başka çaresi ve yöntemi yoktur! Tavsiye ile olmuyor! 











     Ancak Antep'e özgü, otantik yerlerin başında 1-Bakırcılar Çarşısı,







2-Tahmis Kahvesi, 




3-Baharatçılar Çarşısı gelir. 





          Diğer görülmeden dönülmemesi gereken yerler ise Kale, Atatürk'ün Anteplilere balkonundan hitap ettiği ev, onun yakınlarında kiliseden bozma camiler, eski taş evler, dar sokaklar vs..sayılabilir. Bunlara ilave eski Han'lar (eskinin AVM'leri!!), diğer tarihi camileri gezerek devam edebilirsiniz. Antep'in İpek Yolu üzerinde bulunması nedeni ile hemen hemen tüm camiler oldukça eski, gösterişli ve uzun geçmişi olan yapılardır.
İşte eskilerden kalma bir HAN! (AVM)

Boyacı Camii
Şirvani Camii
Kiliseden bozma Camii!
Kiliseden bozma camii.























     Gidilmeden dönülmeyecek yerlerin başında Tahmis Kahvesi: Otantik Tahmis Kahvehanesi, aklımda kaldığı kadarı ile 400-500 yıllık bir kahvehane (eski deyiş ile kıraathane!).. O tarihte (hala devamı var mı bilmiyorum) bir tekke'ye gelir elde etmek amacı ile faaliyete geçirilmiş bir mekan olduğu kitaplarda yazmaktadır. Son zamanlarda sahibi dekorunu yenilemiştir. Ahşabın getirdiği sıcak bir havası ve yüksek tavanı ile ferah bir yer. Kahvesi çok lezzetli. Türk Kahvesinin yanında içinde "çitlenbik" veya "melengeç" de denilen ağacın tohumu-meyvesi ilave edilerek bir tabak çerez gelmektedir. (çitlenbik-melengeç eskiden Ege yöresinde başta buğday ile birlikte kavrularak çerezler, yemişlerle birlikte yenirdi.İyi hatırlıyorum!) Burada çitlenbiğin kahvesi de yapılıyor ama ben onu pek beğenmedim. Tercihim -çerez olarak tüketilen- kavrulmuşundan yana...! Melengeç'i de kavurup, kahve gibi öğüttükten sonra kahve gibi pişirip, servis ediliyor. Dediğim gibi bir nevi "yağlı tohum" olduğundan gerçek kahve tadına alışık olan benim gibiler, içiminden fazla hoşnut kalmayabilirler. Yeni tatlara meraklıların denemesinde hiç sakınca yok! "Tahmis"in anlamı da "kahve dövülen yer, taş oyuk" bir nevi "kahve değirmeni" gibi bir anlama geliyormuş. Tahmis Kahve geleneksel taş yapı bir mekan, çarşı-pazar gezmesinden sonra orada bir soluklanmadan, bir şeyler içmeden Antep'den ayrılmak kesinlikle mümkün değil!



Eski bir sokak ve ev!
Atatürk'ün balkonunda konuşma yaptığı ev.














        Antep Kalesini de unutmadık: Antep Kurtuluş Savaşında savunması ile çok ünlü.. Hatta Atatürk bile Anteb'in bu yönüne vurgu yapmış ve halka hitabetinde şöyle demiştir: "Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki..Onlar yalnız Gaziantep'i değil Türkiye'yi de kurtardılar!" Gerçekten Antep kurtuluş Savaşında (Güneydoğu'nun Fransızlardan temizlenmesi aşamasında..) destansı bir savunma ortaya koymuştur. Merkez ilçelerine de ilin ileri gelen Askeri şahsiyeti "Şahin Bey" ve anasını kurtarmak-korumak amacı ile buluğ çağında şehit edilen "Şehit Kamil" isminin verilmesi tesadüf değildir.

        Kale içinde Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir müze var, gezilmesi gereli bir yer.. Ayrıca kale burçlarından Antep seyredilebilir. Resim çekilebilir. Kale yakınlarında bulunan yine en başta camiler, dükkanlar ve eski Antep sokakları gezilip, görülebilir. 

Antep Kalesi ve Müzesi


Antep Kalesi içindeki Müze Amblemi

Kaleden bir görünüş.
Kale girişinden görünüş..


            En önem verilen, basında çokça yer alan antik değerlerin başında ise modern olarak, İpek Yolu (çevre yolu) üzerine inşaa edilmiş "ZEUGMA MÜZESİ"dir. Görülmeden Antep'den ayrılmayı sakın düşünmeyin!.. Çingene Kızı ve diğer mozaik resimlerin, gravürlerin ve heykellerin eşi benzeri yok. Orada kültür bombardımanına karşı gelmeyin, sadece kendinizi tarihin kollarını bırakınız.O kadar!


Apollon Heykeli (Zeugma Müzesi)
Yengeç Kafa (Zeugma Müzesi)

Sütunlar ve Yer Mozaikleri (Zeugma Müzesi)
Bir mozaik (Zeugma Müzesi)

Çingene Kızı (Zeugma Müzesi)

Sütunlar (Zeugma Müzesi)



      Yukarıda okuduğunuz gibi benim Büyükşehir Gaziantep izlenimlerim, bu kadardı, bitti.. 

           1-Bu arada "Sanayi"si ile bir Anadolu Kaplanı olduğunu belirtmeden, 
     2-Merkeze uzak dış mahallelerinin çevre illerden çok göç aldığını yazmadan, 
          3-Suriye Karışıklığı nedeni ile oradan kaçanların özellikle ev kiralarının ve fiyatların artmasına neden olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. 

      Ben ancak şehir içi tanık olabildiğim izlenimlerimi yazdım. Şehir dışında da eminim ki kayda değer ilgi çekici yerler vardır, onları da bir başka ziyaretimde gezerim, diye umuyorum...
         Şimdilik bu kadar. Zaman ayırıp, okuduğunuz için teşekkürler..


İsmail Memiş
24.12.2012
15:45

19 Aralık 2012 Çarşamba

TEMBEL

UZUN ZAMANDIR YAZ(A)MADIM. NEDEN?

         
          Bir kere 2012 Temmuzundan beri elime kalem.. affedersiniz klavye değmemiş. Son yazım o tarihlerde beğeninize sunulmuş... Tabii ki bunun nedenleri var ancak ben iki nedeninden bahsedeyim. Birincisi, ikincisi ve üçüncüsü de kısaca: TEMBELLİK.!

          En sonunda tembelliğimi yenmeye karar verdim. Haa.. bu arada sadece tembellik etmedim tabii ki... Olağan sosyal faaliyetlerimizde bulunduk, bir Gaziantep yolculuğu yaptık en çok da NAVİGASYON ve bunlara uyarlanan çeşitli HARİTALAR üzerine kafa yordum. Benim gibi biri ne kadar kafa yorabilirse o kadar yordum tabii ki..Neyse. Özellikle Gaziantep gezim ile ilgili nacizane resimleri görme ve izlenimlerimi okuma fırsatınız olacak..

          Her teknolojik gelişme (özellikle internet ve türevleri!) bizlere "özgürlük-serbestlik verir gibi yapıp" aslında hiç de öyle olmayıp, tersine kapana kısıldığımız tescillense de (şu örneğin tam yeri geldi; kuklacı kuklaların ipini uzatması ile kuklaların nasıl ki yaşam alanları genişlemezse, özgürleşemezler ise) bizler de aynen o durumdayız. 

          Egemen güçlerin, hükümetlerin istenilen (akıllı cep telefonu kullanan!) kişiyi (fiziki ve teknik) takip etmeleri için "Hakim Kararı" almalarına dahi gerek kalmadı. Kısaca interneti verimli kullanmaları, Google ve banka  kartı dağıtıcısı ile iletişim halinde olmaları bu iz sürmeleri için yetecek! Kişi hakkında yeterli bilgiyi çok rahat sağlayacaktır. 

          Sizlere tavsiyem ben yapamıyorum ama sizler "izlenmek" veya "az bilinen" biri olmak isterseniz yada "özel hayatım benimdir" diyorsanız en basitinden aşağıda saydığım dört "beyaz"dan uzak durun!

1 - Akıllı Cep telefonlarından,
2 - İnternetten,
3 - Google ve diğer arama motorlarından,
4 - Banka kartlarından..
  
        Haa.. Durursunuz veya benim gibi duramazsınız orası da sizi ilgilendirir!

        Güya "Sanal" olarak an be an dünya üzerindeki yaşam alanlarımız daralsa da bir yerde kaçış yok!   

        Tembelliğin ardından çenem çok düşmeden noktayı koyayım ki bu yazı geri geldiğimin kanıtı olarak kalabilsin.
        Sağlıcakla kalın; 


İsmail Memiş
19ARA12
17:10

31 Temmuz 2012 Salı

OMUZ AT, KOLTUK ÇIK!



                            

Olayı vuku bulduğundan beri Sosyal paylaşım ağları bu haber ile çalkalandı, durdu.. Ben ise belasını benden bulmasın, diyerek bir şeyler yazmamak için çok direndim ama, buraya kadarmış.. İşte yazıyorum:
Vekil oldun mu 7 sülalen vekilden de vekilci olur! Türkiye burası ve 40 senedir bu böyle gelmiş, böyle gitmiştir! (Hatırladığım o kadar, belki daha öncesi vardır!!) Kimse de "hey ne oluyor, nedir bu kepazelik!" dememiştir, diyememiştir! Çünkü bu halk aynı halk'tır.. İyiye doğru değişen hiç bir şeyi istemezük demeyi çok sever, kısaca.. Halka ne verirsen ona razıdır! Edilgendir, sorgulamaz.. Ayrıca ve maalesef omuza rütbe koyanlar, bir OMUZ da altındaki memurlara koymaktadır! Savaş çetindir! Bu OMUZU kalabalıkların; yüksek mevkilere göz kırpan çok fazla rakipleri vardır! Bu yüzden, yüzsüzlüğün en alasını (bir büyüğümüzün dediği gibi en DANİŞKASINI!) yapmak zorundadırlar! Hiç kızmayın Em.Müd.ne! AKP vekilinin kendini bilmez oğlu belki de (büyük bir şehir için) KOLTUK çıkacaktır, kendisine! Kimbilir? Liyakat, başarı, çalışkanlık vs.. mi? Onlar ARKANDAN DESTEKLE'yenin yok ise koca bir FASA ve FİSO’dur…
BU ZİBİDİ MV. OĞLU, POLİSLERİ ORADA KURŞUNA DİZMİŞTİR! OLAYIN ÖZETİ DE KISACA BUDUR!


İsmail Memiş
31TEM2012
04:50 - Sahur

24 Temmuz 2012 Salı

ÇAMLICA'NIN ÇAMI...!





RTE orada burada Cami yaptırıp açmakla meşgul! Çamlıca’ya da bir tane yaptırıp içine de türbe konduracakmış! RTE ve ailesi için olmalı! Yazın serin, kışın sıcak tutar! Yakışır! Ama bu arada Irak Kürdistanı (yine bu hükümet döneminde) çoktan kurulmuştu, Suriye Kürdistan’ı da (güdümlü medya gör(e )meden sessiz sedasız) kuruldu. AB_D Kürdistan ve (Yahudiler için) Vaadedilmiş toprakların %50 sinin geri aldı. Kaldı Kuzey Kürdistan yani Türkiye topraklarında (sözde) gösterilen yerler ile İran’daki Doğu Kürdistan toprakları.. Pek uzun sürmez yakında bizden ve İran’dan alınacak topraklarla Büyük Kürdistan (Yahudi’stan) kurulur, bu hükümet ve onun destekçileri ve tüm muhalefet de oturup bi taraflarına kına yakarlar da kurtulurlar!
Bu arada dikkat ederseniz bizlerden (halktan) çıt yok! Onlar (bizler) ki akşama kadar aç kalıp, sevap kazanmak derdinde, belediyenin vereceği iki kap yemeğin kuyruğundalar! “Dünya malı dünya da kalır” tekerlemesi dillerinde cennetten yer kapma mücadelesindeler! Tam da bize yakışan bir görüntü! Haklı olmaktan da bıktım! 2007 Genel Seçimlerinde AKeBe seçilirse 10 yılda, başka bir hükümet gelirse 20 yılda bu ülkenin bölüneceğini söylediğimi hatırlıyorum da… Kendim söyledim kendim dinledim. Birde bilip de bir şey yapamamak’ın dayanılmaz ağırlığı sıcak ile birlikte üzerime çökünce bunaldım!


İsmail Memiş
24temmuz2012
19:09 

23 Haziran 2012 Cumartesi

KAYALAR - DALGALAR

         

Erkek kadın ilişkilerine yeni bir bakış açısı getirebilir miyim? Diye çok düşündüm. Ve sonra buldum..

Bir defa KADIN muhafazakar, ERKEK ise devrimcidir, ilericidir. Neden mi böyledir? Kadının evde vaktini çocukları ile geçirmesi, erkeğin ise dışarıda çalışarak türlü engelleri aşarak evine ekmek getirebilmek için tüm zamanını harcaması bunun nedenidir. Bu arada çocukların tabi anne ile daha fazla vakit geçirmesi de anneye çok şey katar.. Çocuk zekası ile kendi zekası birleşince 1,5 zeka olur. Erkek ise hala 1 zekadadır ancak dedim ya erkek bu eksikliğini dışarıda çalışması ile kapatmaktadır.
İkili ilişkilere gelirsek.. Bir tanım da ben yapayım.  




Erkek denizdeki DALGA gibi kadın ise deniz kıyısındaki KAYA gibi olmalı.. Günün koşullarına uygun esnek, çağa ayak uydurabilen.. Kadının etrafında hiç ama hiç yorulmadan uzun süre dolanabilen olmalı.. Peşinden yorulmaksızın mütemadiyen gitmeli, etrafında dönmeli, karşılıksız olsa dahi bnu yapmalı. Kadınlar ise kıyılardaki dalgaların yaladığı ve devamlı aşındırmak, bir parça koparabilmek için peşlerinde koştuğu köklü bir KAYA gibi olmalılar. KAYA kıyıda kıpırdamadan ve bir çok balığa, deniz canlısına ev sahipliği yapmalı, vakur olmalı.. DALGA ise hiç bıkmadan usanmadan, onun etrafında dönmeli, dolanmalı; hoyrat, umursamaz bildiğini okuyan, çalkantılı bazen bulanık ama devamlı ne istediğini bilen, kaya ile ilişkisin pekiştirmeli, sarıp sarmalı onu, durmaksızın KAYA’ya ilan-ı aşk eden yine O olmalı.. KAYA'dan yüz bulabilmek ondan bir parça koparabilmek, kayanın çukurluklarında arada bir kendine yer edinmeli, orada dinlenmeli, soluklanmalı, yapabiliyorsa tabii..
Bıkmadan usanmadan kolları ile sarabilmek veya bir kuytusunda uyuyabilmek için var gücü ile yorulmak bilmeden çabalamalı.. Çabalarının sonuçsuz kalacağını bilse de yapmalı!
İşte KADIN ve ERKEK ilişkileri böyle olmalı, Aksi? Aksini hiç düşünmedim!
“Geçin dalganızı” bakalım! Veya size “dalga geçmeyin” diyebilirim.
KADINLAR kıyıdaki KAYA, ERKEKLER ise denizdeki DALGA olmalı.. Başka türlüsünü düşünmem!..

İsmail Memiş
23haz12
02.15

11 Haziran 2012 Pazartesi

NAZİST AVUSTURYA LİSESİ VE NAZLICAN ÖZKAN






http://www.odatv.com/n.php?msg=commentsaved&n=avusturya-lisesinin-nazlican-ozkana-yasattiklari-1006121200



        Bir kere Ülkemizde faaliyet gösteren tüm bu misyoner okullarının bir an önce kapatılması gerekiyor! Ne Almanca, ne Fransızca ne de İngilizce olarak Ülkemizde bu doğrultuda bir eğitime ihtiyaç vardır! Ülkemizdeki bu okullarda öğretmenlik yapan tüm yabancı uyruklu kişilerin birer AJAN-PROVAKATÖR olduğunu, küçük yaşta “iyi eğitim alacak” diye gönderdiğimiz çocukları bu okullar devşirmektedir ve daha sonra devletin üst kademelerinde görevlendirilmek üzere zamanı geldiğinde bir şekilde önümüze konmaktadır. Bunları benim bildiğimi var sayarsak herhalde devletimiz tüm bunların faaliyetlerini benden çok önce tespit etmiş ve biliyordur! Diye düşünüyorum! Tabi ki tüm bu okulların Ülkeleri ve Almanya dışında en büyük dayanakları ise kuşkusuz AKP Hükümetleri olmuştur. (Buna önceki dönemlerin hükümetlerini de ekleyebiliriz, ama bu konuda önceki hükümetler AKP’nin eline su dökemezler!)
         Dünyada en yayılmacı, emperyalizm ile terörizmi bir potada eritip, bunları başka devletlere ilaç niyetine şırınga edip, onların ne yapması gerektiğini dikte eden hangi ülkedir? desem herkes ABD diyecektir! Doğru'dur Amerika kıtasında ABD'dir ama böyle bir ülkenin Avrupa kıtasındaki karşılığı ise ALMANYA'dır. Şimdi de konumuz Avusturya iken Almanya’ya da nereden geldik diyorsunuzdur! Haklısınız! Aslında Avusturya, Almanya’yı takip eden bir nevi kuyruktur! Biliyorsunuz ön ayaklar nereye giderse, kuyruk da oraya gider! Almanya Avrupa’nın en güçlü ülkesidir. Teknoloji ve Sanayi ihracatı alanında bileğini bükebilecek hiçbir Avrupa ülkesi şu ana kadar yoktur. Tüm Avrupa birleşse bir Almanya etmemektedir! Dolayısı ile Almanya bu gücü ile içersinde (içten içe) hala NAZİZM’i canlı tutmaktadır. Tutmaya çalışmaktadır. Tüm gözler (NAZİZM yüzünden) Almanya üzerinde olduğu için kendisi demokratik görünmek zorunda ve işlerini bir nevi saman altından yürütmek zorundadır. Sınırlarını çevreleyen diğer küçük devletleri, İsviçre, Belçika, Danimarka, Hollanda, Avusturya..vs.. gibi nispeten Almanya’nın yanında güdük sayılacak ekonomili bu ülkeleri Almanya kendine bağlamış ve çok da güzel bunları kullanır. Kendisi yapsa çok dikkat çekecek bazı davranışları, bu ülkelere sergiletirler. Örnek; Ermeni meselesi, PKK meselesi gibi.. Onları çok güzel maşa olarak kullanır. Bu yüzden Avusturya eşittir, Almanya demektir. Almanya’nın bir nevi uydusu olan bu küçük ülkeler Almanya ne derse onu yaparlar, Almanya’ya zarar verecek politikalar kesinlikle güdemezler. Hal böyle olunca bu ve benzeri misyoner okulları güçlerini nereden aldıklarını siz tahmin edin!  
         Ayrıca ne görsel ne yazılı basın bu olayı Nazlıcan’ın lehine kesinlikle dillendiremez! Kısaca basından böyle konularda hiç fayda yoktur! Tırnağın varsa başını kaşıyacaksın!

(Almanya'yı çevreleyen bu ufak ülkeler ile bu ülkenin organik veya in-organik bağının araştırılması ve Türkiye'de bir tez konusu olması ise en büyük dileğimdir.)

NOT:

AVUSTURYA LİSESİ’NİN NAZLICAN ÖZKAN’A YAŞATTIKLARI'na tepki ve cevap olarak yazılmıştır. 



İsmail Memiş
11haziran12
16:45


NOT 2 : İşte Almanya'nın "maşası" Avusturya'nın diğer yüzünü gösteren Uğur Dündar'ın 09.01.2013 tarihli yazısından bir paragraf:

....

"Bu gelişmeler üzerine Fransız polisi, öncelikle Türk İnterpolü’nün kırmızı bültenle aradığı Rıza Altun’un peşine düşüyor.
300 bin Euroluk uyuşturucu parası konusunda ifadesine başvurulan Rıza Altun, paniğe kapılarak sahte bir pasaportla Avusturya’ya kaçıyor.
Hemen Avusturya makamlarıyla temasa geçen Fransız polisi, Rıza Altun’un yakalanıp kendilerine teslim edilmesini istiyor.
Şimdi sıkı durun…
Rıza Altun’u taşıdığı sahte Türk pasaportu nedeniyle yakalayan Avusturya polisi, Fransız ve Türk makamlarına haber vermediği gibi, PKK’nın bu üst düzey sorumlusunu bir uçağa bindirip, doğruca Kuzey Irak’a gönderiyor.
Müthiş bir skandal değil mi?"

....

Yazının devamı ise şu linkte: http://sozcu.com.tr/toplum-akpnin-kimlerle-pazarlik-masasina-oturdugunu-bilmeli.html

İsmail Memiş
09ocak2013
17:45

7 Haziran 2012 Perşembe

TÜRKÇE OLİMPİYAT MASKARALIĞI




Kutlu doğum haftası isimli uyduruk günden sonra al sana Olimpiyat düzenleyememiş Türkiye’ye uyduruk Türkçe olimpiyatları adı altında bir zevzeklik daha! Ulan bu nasıl iştir? Güneydoğu’da Türkçe konuşamayan ve nüfus kağıdı olmayan bir çok anne-baba, çoluk-çocuk var! Sen kalkmışsın dünyaya Türkçe öğretmeye kalkıyorsun! Önce kendi vatandaşına öğretsene zibidi! Hem nereden geliyor bu değirmenin suyu? Nedir amacınız? Ve bu zevzekliklere alkış tutan, bedavadan ziyaret ettikleri yurt dışı sözde okulları öve öve bitiremeyen zavallılar, utanmaz arlanmaz koca koca insanlar, bunların arasında maalesef isminin yanına sıfat olarak sanatçı payesi verdiğimiz bi sürü kişiler de var! Tüüüüh size! Yuh sizlere..! Paranın karşısında "pelte" gibi yumuşayanlar, kim olursanız olun inanın sizleri hiç unutmayacağız! İşte yazdım buraya… Sizi gidi “pelte kralları” sizi!
İşin ilginç yanı, tüm medya ağız birliği etmişçesine, karşı koyamadıkları veya maçaları sıkmadığı için (yusuf-yusufçuk..çuk..çuk!) yazılı-görsel basında birde reklamlarını yaptılar. Özellikle bizim elektrik vergilerimizi afiyet ile mideye indiren TRT1 Televizyonu utanmadan ve kamu yararını bir kenara bırakarak bu olimpiyattan başka her şeye benzeyen saçmalığı naklen verdi, iyi mi? Yahu kardeşim; hiç bilinmeyen, elle tutulur gözle görülür olmayan, kağıt üzerinde veya herhangi bir yerde resmi kaydı olmayan, vergi vermeyen, hatta ve hatta ne olduğu, kim olduğu belirsiz bu organizasyonu hiç olimpiyat yapamamış bir Türkiye’nin biriken gazını almak için mi milletin önüne sürüyorsunuz? Yoksa MİLLİ BAYRAMLARIMIZI kökünden kaldırdıkları için onun yerine konabilecek-geçebilecek bir gösteri olarak mı Millete yutturmaya çalışıyorsunuz? Anlayan varsa beri gelsin! “Devlet” dediğimiz olgunun da buna çanak tutmasına, vergi kaydı olmayan “gönüllülük” adı altında “zoraki” vatandaştan haksız kazanç temin eden böyle bir teşekkülü desteklercesine alkışlaması, bedavadan naklen yayın ve tanıtımını yapması tamamen yasalarımıza aykırıdır. Siz kimin TV.sini kime ve kimlere peşkeş çekiyorsunuz?
Adını Fettoş olarak bildiğimiz ABD’nin nemli kucağında dal budak saran bir günahkarın, sağılmaya hazır Türkiye ve dünya üzerindeki “inekleri”nden aldığı süt ile kotarılan ve RTE ile hükümetinin de gözü kapalı desteğini alan bu maskaralık nedir? Biri açıklasın bana!
Anayasal zeminde “hiç” olan bir şirket veya tüzel kişilik tarafından yapılan bu maskaralık neden benim param ile finansal desteğinin bir kısmını karşılayan TRT1 ekranlarında hem de HD olarak yayınlanıyor? Kağıt üzerinde gözükmeyen adeta “havada asılı” duran dini aleni olarak kendi çıkarları için kullanan bir güruha bu ilgi alakanın kaynağı nedir? Devlet katında bu kanunsuzluklara çanak tutanların hesabını kim soracak, nasıl soracak? Nerede bu muhalefet? Hani nerede sivil toplum örgütleri, sendikalar diğer kuruluşlar..vs.. Hadi MHP’yi biliyoruz, bu cereyan eden olaylar onların tıynetine yakın olabilir. Ancak Y-CHP’de mi fettoşun önünde eğiliyor? Ceketinin düğmesini ilikliyor, anlayabilmiş değilim! Korkuyor ve tırsıyor musunuz? Hiç sesiniz çıkmıyor, sus pus olanları seyrediyorsunuz, eyyy! CHP yöneticileri neredesiniz?  Belki de olimpiyat saçmalığına (şeçmenlerinden) utanmasalar top yekün iştirak ederlerdi. Sevgili CHP’liler veya Y-CHP’nin yöneticileri; kimin düzenlediği belirsiz (aslında biliniyor ya!) bir organizasyonu TRT naklen neden veriyor diye soru sormuyorsunuz? Sesinizi neden yükseltmiyorsunuz? Meclis konuşmalarınız sansür edilirken, Meclis TV.’den yayınlanmazken, TRT ekranlarından millete duyurulmazken, böyle bir olimpiyat maskaralığının TRT ekranlarını uzun süre işgal etmesine nasıl göz yumabiliyorsunuz anlamış değilim! Pes arkadaş! Pes yani! Sonra da ağlarsınız, çoğunluk AKeBe’de, bizi mecliste konuşturmuyor, eziyor.. vıdı..vıdı..dersiniz. Yazık ulan size oy verenlere yazık! Yeni CHP imiş? Pöh! 

İsmail Memiş
7haziran12
10:30

4 Haziran 2012 Pazartesi

FACEBOOK 'A SESLENİŞ!





Maalesef diyorum ki; kimse kimseyi okumuyor! Oysaki çok okumak için iki gözümüz, çok dinlemek için iki kulağımız ve az konuşmak için bir ağzımız var. Herkes kendi söylediklerinin-paylaştıklarının çok önemli olduğunu ve onların okunmasını istiyor.. Tek taraflı olarak! O kimseyi okumayacak ama onu herkes okuyacak! Nasıl olacaksa artık.. (Bir Japon yetişkinine göre okuduğumuz kitapları karşılaştırırsak, bu beni doğrular!) Herkes bir şeylar yazma, etiket yapma, bulunduğu basamaktan ziyade bir üst basamakta kendini gösterme-sunma arayışı içinde! Gerekli gereksiz resim ve sözleri, abidik-gubidik klipleri duvarında paylaşma amacında.. Amacımız bu mu olmalı? Neyin peşindeyiz?.. Tam olarak yazmak; birilerinin yazdığını -marifetmiş gibi- duvarında paylaşmak mıdır aslolan? Açık söyleyeyim benim niyetim bu değil! Olmadı da! Herkes az-biraz (bilemedin 3 dk.) kendisi olsa bu konu çoktan çözülürdü! Ama hala devam ediyor...Sadece DİNLE, sadece GÖR(OKU) ve sadece KONUŞ! Bu çok çok saçma!. Araya muhakki DÜŞÜN'ü almayı unutmamalıyız! Duvarın böyle kirletilmesi sonucu önemli bazı haber ve paylaşımları maalesef göremiyorum, bu da işin cabası.. Kısaca bu sıralamada KONUŞ fiilinden önce DÜŞÜN fiili gelirse beni memnun edersiniz!

İsmail Memiş
04haziran2012
00:45

30 Mayıs 2012 Çarşamba

İÇERDEKİLER




İÇERDEKİLER ÇOK ŞEY BİLİYORLAR! BİLMEKLE KALMAYIP BUNU DİLLENDİREBİLMEK VE YAYMAK GİBİ MAHARETLERİ DE VAR! BÖYLE BİR MAHARETLERİ VARKEN ONLARIN YERİNDE BEN Mİ OLACAKTIM Kİ? OLUR MU ÖYLE ŞEY? GÜN GELECEK VE GÖRÜLECEK Kİ; (O GÜN ÇOK YAKINDA) ÖCALAN VE (TAYFASI) TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SERBESİYETİ MUKABİLİNDE ERGENEKON SANIKLARI VE TUTUKLU MİLLETVEKİLLERİ SALIVERİLECEKTİR. GELİNEN SÜREÇTE BİLDİĞİMİZ “DİKTATÖRLÜK” (%50’NİNDE YARDIMI İLE) KOLAYCA İNŞAA EDİLMİŞ, RTE CUMHURBAŞKANI (BAŞKAN) OLABİLMEK UĞRUNA BU TAVİZLERİ VERMEYE DÜNDEN RAZIDIR! SÖYLEMEDİ DEMEYİN!

İsmail Memiş
30mayıs12
01:15 

29 Mayıs 2012 Salı

KAMASUTRA RECEP




Ben artık iyice kanaat getirdim ki bu iktidar zamanında “seks kaseti” ile ilgili tüm komploları RTE tek başına kotarmış olmalı! Baksanıza adam yatak odamızdan çıkmıyor! Önce 3 çocuk yapın! Sonra 3 yetmez 5 çocuk yapın! Şimdi de kürtaj yaptırmayın! Vehavle vela kuvvete! Yakında yol-yöntem tarif etmeye başlayıp, “kama sutra”lığa da soyunursa şaşmam! KAMASUTRA ACEP, BİZE İYİ GELİR Mİ RECEP? J

İsmail Memiş
29mayıs12
12.55

18 Nisan 2012 Çarşamba

ODUN KÖFTE

Foto: B.Öngören


BULUNDUĞUM KONUM VE DÜŞÜNCEM İTİBARİ İLE HİÇ IRKÇI-KAFATASÇI OLMADIM OLAMAM DA.. AMA AKP DÖNEMİ BANA BİR ŞEY ÖĞRETTİ! ARTIK HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ –MAALESEF-OLMAYACAK. BUNU İYİ ÖĞRENDİM VE KENDİMİ, SEVDİKLERİMİ, BENLİĞİMİ, ÇEVREMİ, AKLIMI KORUYABİLMEK ADINA DAHA KATI BİR HAL ALMAK ZORUNDA BIRAKILDIM. SİNİRLERİM BİRAZ DAHA GERİLDİ BELKİ.. DAHA SERT DAHA GRANİT OLDUM..SU SIZDIRMAZ,  KAPILARI ARALIK BIRAK(A)MAZ BİR HALE GELDİM, GETİRİLDİM! BUNU HİSSEDİYORUM. GÜNÜMÜZ DÜNYASI ARTIK ÇOK SERT YAŞANMAKTA! YAŞAM BİR O KADAR ÇEKİLMEZ OLDU. HEPİMİZ “ACIMASIZ-SERT DURUM”UN İTEKLEMESİ İLE “ACIMASIZ-SERT TUTUM”A GEÇMEK ZORUNDA BIRAKILDI(K)M.

NEDENLERİNE GELİNCE; BİRİNCİ NEDEN KAPİTALİZMİN DOYMAK BİLMEZ AÇLIĞI SONUCU ADININ “VAHŞİ KAPİTALİZM” E TERFİ ETMESİ! İKİ, “VAHŞİ KAPİTALİZM”İN STEKLERİ DOĞRULTUSUNDA, ALDIKLARI KARARLAR GEREĞİ, SADECE BİZE DEĞİL DÜNYA İNSANINA TEKRAR YÖN VERİLECEK OLMASI... İSTESEK DE İSTEMESEK DE SONUÇ BU OLACAK.. TEK BAŞIMA BENİM NİYETİM BU SÜRECİ DURDURMAK OLAMAZ, ELİMDE MAALESEF O KADAR GÜÇ YOK! GÜÇLER BİRLEŞTİRİLİRSE O DA BELKİ! DİYORUM! BİRAZ YAVAŞLATIRIZ DÜŞÜNCESİ İÇİMDEN GEÇİYOR.. GİDİŞATI BU YÖNDE ANLA(YA)MAMAK VE GÖR(E)MEMEK BİZİM AHMAKLIĞIMIZ OLUR. GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE AŞİKAR, HAMURU, KARTLARI TEKRARDAN KARIYORLAR, KAFALARINA GÖRE BİÇİMİNİ VERECEKLER, DAĞITIMINI YAPACAKLAR.. BUNUN LAMI CİMİ YOK!

KATI VE VAZGEÇİLMEZ SERT BİR TUTUM İÇİNDE BU YAPILANLARA KARŞI ÇIKMAYA HATTA ONLARA SALDIRMAYA, GERİYE PÜSKÜRTMEYE ÇALIŞMAMDAN DAHA DOĞAL NE OLABİLİR? İNSAN DOĞASI GEREĞİ SONUNA KADAR DİDİNMEK, KARŞI KOYMAK ZORUNDA.. VAROLUŞ NEDENİMİZ, BU GÜNLERE ULAŞABİLME NEDENİMİZ BİRAZ DA BU DEĞİL Mİ? BUNU YALNIZ DA KALSAM ADIMA KONUŞUYORUM, KENDİM YAPMALIYIM.. ONLARA ANLADIKLARI DİLDEN AYNEN CEVAP VERMELİYİM. BU EN DOĞAL HAKKIM.. NASIL DERLER.. KARŞILIKLILIK (MUKABİLİYET) ESASDIR! BU KARŞI KOYMADA YALNIZ OLABİLİRİM, ÖNEMLİ DEĞİL!

GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE BU DEVİRDE, AHLAKSIZLIĞIN AKABİNDE, YALANCILIKDA BAŞ TACI EDİLEBİLİYOR. TOPLUM TARAFINDAN İTİRAZSIZ KABUL GÖREBİLİYOR. BU NEDİR? NASIL BU HALE GELDİK, GETİRİLDİK?. BU GÜNÜN ÖRNEĞİ; SURİYE DEVLET BAŞKANI ESAD’IN EŞİ’NİN ÇIPLAK FOTOĞRAFI DİYE MEDYAYA SERVİS EDİLEN FOTOĞRAFI GÖRDÜM, İNSANLIĞIMDAN UTANDIM. BİZİM MEDYA DA MALUM ABD_CNN MEDYASI EŞLİĞİNDE AYNI KOROYA KATILMIŞ! YAZIK.. NASIL Kİ BAYKAL VE MHP YÖNETİCİLERİ “SEKS KASETİ”  SIKANDALI İLE “BERTARAF” EDİLDİLER, AYNI MİHRAKLAR ŞİMDİ DE ESAD’I KOLTUĞUNDAN ETMEK İÇİN UĞRAŞIYOR, ÇEŞİTLİ KOMPLO VARYASYONLARI ÜRETİYORLAR VE DENEYİP, UYGULUYORLAR.  ŞU AHLAKSIZLIĞA BAKINIZ! MİLLETİMİZİN GENLERİ İLE OYNAMAYA PEK HEVESLİ O GÜÇLERE YARDIM VE YA(L)TAKLIK EDEN MEDYAMIZA(GÖZLERİNİZİ DÖRT AÇARAK) BİR DAHA BAKINIZ! HANGİ NOKTAYA GETİRİLDİĞİMİZİ GÖREBİLİYOR MUSUNUZ?

BİZİ ÖLDÜRÜRSE BU AHLAKEN (GERÇİ PEK İYİ DURUMDA DA DEĞİLİZ) ÇÖKÜNTÜ ÖLDÜRECEK. KİMSENİN KİMSEYE SAYGISI YOK! ÜLKENİN VATANDAŞI “MAŞA”LAR ARTIK SABRIN SINIRLARINI ZORLAR BİÇİMDE BİZLERE ÇOK ACI VERECEK, İLERİKİ ZAMANDA KENDİLERİNE DE UCU DOKUNACAK DAVRANIŞLARA GÖZLERİ KAPALI, ÇEKİNMEDEN DALIYORLAR. VE UMUYORLARKİ BİR SÜRE SONRA BU ACILARA ALIŞACAĞIZ! EN AZINDAN EMEL SAHİPLERİNİN DÜŞÜNCELERİ BU YÖNDE..  TÜM BUNLARI BOŞA ÇIKARMAK DA BENİM (BİZİM) BOYNUMUZUN BORCU OLSUN.. DAYANMASI ZOR AMA DAYANMAK GEREK.. OYNANAN BU  OYUNA KARŞI KOYMAK BİZİM DE BOYNUMUZUN BORCU OLSUN.. İŞTE BURAYA YAZIYORUM. YOK ÖYLE 3 KURUŞA 5 "ODUN KÖFTE"!


İsmail Memiş
18nisan12
12:30

16 Nisan 2012 Pazartesi

TAKLA



Şu beceriksiz, tahta fırçası bıyıklı, ağzı yavşamış, kalın dudaklı, çerçevesiz gözlüklü, ebleh suratlı İdris Naim Şahin denilen bir nevi “öküz-ayhisselam”ın söylediği o sözler bu haftaya damgasını vurdu. Tv. haberlerinde devamlı gösterdiler. Ancak üzerinde pek fazla yorum yapılmadı-yapılamadı! Dua edelim ki CHP iktidarda değil ve bunu söyleyen CHP'li biri veya bir bakan değildi. Yoksa seyreyleyin gümbürtüyü! Apart'ta bekleyen Muhteşem Medya'mızın CHP’ye yapılabileceklerini düşünemiyorum bile.. Takip ediyorum, bazıları ise hala cila peşinde.. Yumuşatarak anlatmaya çalışıyorlar, bakanı kurtarmak adına.. Kardeşim neyini yumuşatacaksın, ne kadar yumuşatırsın ki? Afyon mermeri gibi laf! Neresi yumuşar onun? Adam resmen vatandaşa “maymun gibi takla at” dedi! Daha ne diyecekti, bunun neresini “ne” yapabilirsin? Bazıları ise hala LAİK’liği ve onu savunmayı suç sayan hatta tamamen ortadan kaldıran bu faşist iktidarı görmek istemiyorlar. Artık laikliği savunmak suç! İster devlet içindeki bir kurum olsun, ister vatandaşlar olsun.. Bu bir SUÇ oldu.. Oysa Cumhuriyetin en temel değeri buydu. O temel direkte yıkıldı ki gelecek kötü günlerin habercisi budur.. Ne zaman ki CHP LAİKLİĞİ SAVUNMAKTAN VAZ GEÇTİĞİNİ belli etmeye başladı, ya da savunsa yanında kimseyi bulamayacağını gördü-anladı sonra vazgeçti. Orasını bilemiyorum. Ama bu kıyasıya eleştirilmesi gereken bir durum oysa.. gel gör ki kimse “görmek” istemiyor!  Medya’nın merkezindeki kişiler ise göz ucu ile olayı görmeye çalışıp, pantolon üstünden değinmeğe çok kararlılar!.. Neyse konumuza geçelim, biraz dağıttık!
Ne acı! Bir bakan karşısına gelen vatandaşa; “Nereden bileyim beni çok sevdiğini, bir takla at, bir oyna bakalım o zaman inanayım” demesi ne anlama gelebilir? Aslında Bakan haklı kardeşim, bu milleti “maymun”a çevirdiler.. Haa... Millette bu maymunluktan memnun ki kimse özellikle STK dedikleri ne idüğü, kime hizmet ettiği belirsiz, her konuda ahkam kesen, Avrupai ayni yardımları cebellezi eden bazı kurumlar bu konu üzerinde sesini fazla yükseltmedi, hatta hiç ses vermediler. Sus pus oturuyorlar…
Buradan iki sonuca varabiliriz: Bir, bakan kendisinin de o mevkiye gelebilmesi,  büyüklerine yaklaşabilmesi, yanlarında olabilmesi için demek ki onlara çok taklalar atmış, çeşitli maymunluklar yapmıştır. İki, vatandaşın da kendi yanına gelebilmesi için taklalar atmasını, zil takıp oynamasını bu yüzden şart koşmaktadır.
İşte o bakan ve maymun yerine konulan Erzurumlu vatandaş!

İktidar sahipleri artık meydanı boş bulunca (iyiden iyiye boşalttılar da denilebilir) gemi ağza aldılar. Malum CHP, yeterince muhalefette etkili olamıyor.. Medya ise maymunun “Allah”ı olmuş! Sonuçta iktidar sahiplerini tutabilene aşk olsun…  Hakaretin bini bir para.. Hadi bu vatandaş hakkını aramaktan, kendisine hakaret mi edildi, pohpohlandı mı bunu anlamaktan uzak veya ayırdına varmakta zorlanıyor. Yada muhakeme yeteneği sistemli olarak kaybettirildi, diyelim.. Bunun için muhaliflere karşı ipe sapa gelmez sudan konular için davalara bakmamız yeterli.. Medya’mız ne yapıyor? Her zamankini; başını kuma gömmüş, hortumunu dayadığı hükümetten nemalanmakla meşgul! Kıçı açıkta ama olsun! Bu hayasız saldırı altında bir araya gelemeyen, ortak değerleri savunamayan bu kardeşlerimiz vatan ve millet olarak yok olduğumuzda ellerindeki maddi imkanları ve gücü ne işe yarayacağını hep birlikte göreceğiz. 




İsmail Memiş
16nisan12
10:30