19 Aralık 2010 Pazar

İNSANI DEĞERLENDİRMEK..

           

        Bu başlık altında dilimin döndüğü kadar anlatacaklarım da ilginç olacaktır. Kadın kadını, erkek erkeği, veya erkek kadını, kadın erkeği değerlendirmesini nasıl yapmalı? Ne gibi kriterlere göre birbirimizi değerlendirmeliyiz? İçimizden gelen hangi sese daha çok kulak vermeliyiz? Uzun boylu-kısa boylu, şişman-zayıf, iyi giyimli-paspal giyimli, makyajlı-makyajsız, bilgili-salak, paralı-parasız, kariyerli-düşük statülü, solcu-sağcı, liberal demokrat-ulusalcı, asabi-sakin, eli açık-cimri...

          Bunların hepsi karşımızdaki insanı sevmek ve güvenmek için birer basamak..Ancak başka önemli kriterlerde var. Örneğin içtenlik, örneğin güvenilirlik, örneğin hümanistlik,örneğin hayvanlara yaklaşımı.. bunlarda çok önemli.. İnsanda iki organ kimliğimizi gizlediği için önemli görürüm. 1- Parmaklarımızı, dokunma duyumuz, 2 - Gözlerimiz, görme duyumuz..(Göz retinası ile parmak izi o kişiye has imzadın, dijital bilgidir bilindiği üzere..)Hemen burada devreye "gözler" girsin! Gözler'e yalan söyletemezsiniz. "Gözler kalbin aynasıdır." Derler ya çok doğrudur. Gözlerinden anlarsın insanın ne mal olduğunu.. Sana bakışından bilirsin seni sevip, sevmediğini yada ne kadar derecede sevdiğini.. Bak gözlerine, kolayca anlarsın. Gözlerimiz, ikili ilişkilerimizde hem alıcı, hemde verici görevini yaparlar. Radyo, gibi telsiz gibi.. Karşındaki kişinin (erkek-kadın farketmez) "kodlarını" bu şekilde alır,değerlendirir ve beyne iletir, kendine ait "kodlarını" da bu şekilde karşıdakine, çözümlemesi için gönderirsin.

        Kadında aynı erkek de, sevebileceğiniz iki kişiden biri jip'e, diğeri ise bisiklete (veya eski bir arabaya) biniyor ise hangisini tercih edersiniz? Yada hangisinin yerinde olmak istersiniz? Jip'e bineni seçmeniz bir yerde normal.. Her insanoğlu-insankadını, yerden yükselmek ister, daha yüksek yerde bulunmak ister bu onun içgüdüsel, tarih öncesinden gelen, kendini koruma amaçlı bir davranış şeklidir. Hep bulunduğu basamağı söylemeyi, dillendirmeyi kabul edemez ve devamlı bir üst basamakta bulunduğunu göstermek ister, iddia eder veya etmeye çalışır. Neden? Acaba eski çağlarda 1000-2000 yıl önce yaşamış insanların devamlı olarak korunmak amacı ile yüksek yerlere ev ve kale yapmaları, bunların etrafını surlarla çevirmeleri gibi..Bir basamak da olsa "yukarıda" bulunmak istemenin nedeni bu olmasın?  Yine çağlar öncesinden insanoğlunun-insankadınının genlerine bu şifreler yazılmış, bu şifrelere göre davranışımızı devam ettirmiş olmayalım? O dönemlerde güvenlik amacı ile yapılan bu davranışlar, günümüzde hangi amaçla yapılıyor? Yine güvenlik amacı ile.. Ancak bir farkı var; artık en azından temel güvenlik gereksinmelerimiz bulunduğumuz ülkelerce temin edilmiş, garanti altına alınmıştır. Yaşadığımız çağda ben bunu güvenliğim için yapıyorum, onun için her zaman bir üst basamakta durmayı ve bir üst basamakta görünmeyi tercih ediyorum, demenin ne kadarı doğru?

        O yüzden güvenlik riskinin en aza indiği bu çağımız yaşamalanında, güvenliğini öne sürerek bir üst basakta durmayı ve bir üst basamağa çıkmayı isteyen kişilere, hiç de iyi gözle bakılmamaktadır. En azından ben öyle bakıyorum. nedeni ise; 1 - Üst basamağa çıkmak için "bir alt basamağın (basamakta duranların) üzerine basman" gerekir! 2 - Acımasızca ve hak etmediğin halde maddi imkana kavuştuysan, devamlı bir üst basamakta durmak hakkını kendinde görürsün.

        Jip'e binmeyi seçersen, yerden "yükselirsin" belki ama kanatların olmadığı için yine de uçamazsın! Havalansan da yere düşmen kaçınılmaz olur. Eski bir arabaya veya bisiklete binenlerdensen, yükseklikle, bir üst basamakta durmanla ilgilenmezsen, senin bu dünyada bulunma nedeninin ne kadar derin bir anlam ifade ettiği ortaya çıkar. Sekiz silindirli Jip'in bu gezegenimize verdiği kirlilik ve zarar ile bir bisikletin verdiği zarar nasıl aynı olur. Bir basamak yükselmek adına; Jip binenin peşinden koşmak yerine, bisikletlinin arka selesinde seyehat etmeyi yeğlemek gerekir. Seledeki seyahat seni daha dingin, insanların içinde huzurlu, temiz hava soluyarak, ayaklarını örgürce sallayabilmeni, düşmemek için bisikleti kullanana sıkı sıkı sarılmanı ve onun sıcaklığını hissetmeni sağlar. Yeğlememiz gereken budur. Bilhassa karşı cins için söylüyorum; unutulmamalıdır ki mutluluk ve huzur hiç tahmin edemeyeceğiniz, farkına varmadığınız bir yerdedir. Yeter ki ona ulaşmayı isteyin ve bir şans verin!! Bisikletli biri ile mutlu olmayı, Jip'li biri ile mutsuz olmaya yeğleyiniz! Karşımızdakinde mevki, para, yakışıklılık veya güzellik aramaktan vaz geçelim. Kendimize "köle" mi arıyoruz? Genç yaşlarda, kızlar veya erkekler bunun ayırdına varamıyor, varılması da çok zor ama imkansız değil, biraz gayret göstermeli, hepsi bu..

        "Para" yerine "bilgi" sahibi birinin peşine takılmak, kısa ömrümüzde bizi az yanıltır, yolda bırakmaz, doğru yöne götürür. Çölde suya ulaşmak gibi bişey olur.. Bilgi'niz olursa, yeteri kadar para -ister istemez- kazanırsınız, ruhunuz dinginliğe ve huzura erişir. Bu dinginlik ve huzurun paradan daha önemli olduğunu ise şimdi anlamasanız bile ileride mecburen anlarsınız. Maddiyatın peşinden koşmak ise size başkasının sırtına basarak yükselmek, veya bu şekilde yükselmiş birine "amade" (bağımlı) yapar. Ki bu hiç bir zaman istemeyecek sonuçları da beraberinde getirir..

        (NOT: Hem fakir hem de berbat, ahlaksız ve kötü emelleri olan insanlar ile çok zengin ama çok mütevazı, sevecen ve huzur veren insanlar da yok mudur? Vardır elbet? Yukarıda yazdıklarım yanlış anlaşılmasın diye bu örnekleri de verdim.)

18 ARALIK 2010
15:58

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder